Çevremdeki inanlar merakla tarım hakkında sorular soruyor. Nasıl yaparız? Para kazanır mıyız? Zor mu? Nereden ve nasıl başlayalım?
Öncelikle şunu söylemeliyim işin iyisi veya kötüsü yoktur. İşi iyi yapan insanlar ve kötü yapan insanlar vardır. Aynı iş kolunda birileri sürekli ilerlerken birileri de yok olup gider.
Tarım da diğer iş kollarından farklı değildir. Tarım alanında da başarılılar ve başarısızlar var. Aynı işi yapan birileri beceriksizlikleri, bilgisizlikleri nedeniyle silinip giderken diğerleri gelişmeye, büyümeye, kazanmaya devam ediyor.
Ülke tarımının sıkıntılı bir dönem geçirdiğini hepimiz biliyoruz ama sorunun ne olduğunu tam olarak ortaya koyamıyoruz. Bence sorun ekmede dikmede değil. Sorun yirmi dönüm yerden elde edilen bir kilogram buğdayın maliyetinin bin dönüm yerden hasat edilen buğdayın maliyetinden neredeyse iki kat fazla olması.
Araziler büyüyünce birim başına üretim artarken birim başına maliyet hızla düşer.
İnsanlarımız bunun farkında değil. Bu durum karşısında çözüm üretemiyorlar. Maliyet hesaplamalarından, üretim verimliliğinden kimsenin haberi yok. Sosyal yapı, kültürel ve kişisel nedenlerle insanların beraber ve ortak iş yapamaması var olan kısır döngüyü derinleştiriyor.
Miras yoluyla el değiştiren toprakların küçük küçük parçalara ayrılması verimliliği düşürmeye devam ediyor.
Planlı ve bilimsel temele dayalı tarımsal üretimden ciddi anlamda kâr elde etmek mümkün. Dünya üzerindeki her alanda ortaya çıkan gelişmenin bütün ülkelerde aşağı yukarı aynı olduğunu düşünürsek bizim yaşananlardan ders çıkarmamız gerekiyor.
Çok az da olsa ülkemizde de insanların bir araya gelerek gerçekleştirdiği başarılar var. Ne yazık ki başarısızlıklarımız kat ve kat fazla.
Artık rekabet küresel bir olgu olarak çıkıyor karşımıza. İtalya ve İspanya binlerce dönüm üzerine kurdukları tek parça bodur zeytinliklerde makineli tarıma geçip bir kilogram zeytinyağını 70-80 liraya üretirken biz de bir kilogram zeytinyağını ortalama 200 liraya zor üretiyoruz.
İç piyasaya satmanın öneminin kalmadığı bir dünyada yurt dışı satış yapamıyorsanız üretmenin de anlamı kalmıyor. Küreselleşme ve hızlı gelişmeyle ile dünya çoktan küçük bir köye dönüştü. Doğru şekilde üretemiyorsak dışarıdan satın almak üretmekten ucuza geliyor.
Çünkü büyük zeytinliklerimiz yok. Makineli hasat yok. Hasat makineleri olsa bile çalışacağı arazilerimiz dağlık tepelik olduğu için faydası yok.
Kısacası öncelikle ön yargılarımızdan, şartlanmışlıklarımızdan kurtulup temiz bir sayfa açarak yeniden başlamamız gerekiyor.
Aynı topraklar üzerinde bazı çiftçiler tarım yaparak büyümeyi, gelişmeyi ayakta kalmayı başarırken çoğunluğun olduğu taraf ilerlemek için bir adım atmaya razı olmuyor. Kendi razı olmadığı gibi adım atmaya çalışanlara da engel oluyor.
Asıl sorunumuz artık eğitilemeyecek büyük ve gereksiz bir kitleye sahip olmamız. Üretemeyen, üretmemize de engel olan kitleden kurtulmadan refaha eremeyeceğiz.
Devlet ise iyi niyetle mi desem yoksa iş bilmezlikten mi hâlâ eğitilemeyecek bir kitleye destek olarak tarımı daha doğrusu günü kurtarmaya çalışıyor. Sonuç alınamayan desteklemelere devam ediyor. hem zamanımızı hem de kıt kaynaklarımızı sonuç alamayacağı bir mücadelede harcıyor.
Üretimi ne kadar az insan ne kadar çok makineyle gerçekleştirirseniz rekabet gücünüz artar. Rekabet gücünü kazanmadan ne para kazanabiliriz ne de gelişebiliriz.