Bir yıl daha bitiyor. Ömrümüzün bir yılı daha geçti gitti. Bir yıl daha yaşlandık. Bir yıl daha yaklaştık ölüme. Dönemsel her son insanı eskilere götürüyor.
1987 yılında üniversiteye kayıt için gelmiştim İzmir’e. Tek başıma ilk kez başka bir şehirdeydim. Yaşım on sekiz ve binlerce umutla dolu olarak bir denizin kıyısında başka bir şehri izliyordum.
O günden tam otuz yedi yıl sonra yeniden o şehirdeydim birkaç gün önce. Aynı denizin kenarında. Aynı kaldırımlarda. Ömrümden otuz yedi yıl harcamış olarak.
On sekiz yaşında bir gencin içinde çoğalan umut ve düşleri zaman geçtikçe yok olup gidiyormuş.
Galiba yaşlanmak içinde biriken umut ve düşlerin tek tek silinmesiymiş.
İnsan kendi ruhundaki değişimleri gerçekleştikten sonra fark ediyormuş. Daha doğrusu algılayıp çözümlemek için biraz deşelemek gerekiyormuş. Ne zamandır ruhumdaki değişimi anlamaya çalışıyordum ve anlamayı otuz yedi sene önce geldiğim bu şehirde başardım.
Aynı kaldırımlarda yürürken. Telefon ettiğim postanenin önünden geçerken. Aynı sarı ışıkların altında bir meydanı baştan sona yürürken anladım.
İnsan geleceğe ait düşlerinin yok olduğunu, tek tek silindiğini anladığı an yaşlandığının da farkına varıyormuş.
Ve kolayca söylenen otuz yedi yıl. O süre içinde yaşanan zorluklar, acılar, kahkahalar, gözyaşları, başarılar, başarısızlıklar. Yaşadıklarımız, her şey bir masal gibi; bir varmış bir yokmuş diyoruz ve geriye dönüp baktığımızda otuz yedi yılda aldığımız yolun bir arpa boyu olduğunu görüyoruz.
Bu günlerde başka bir hesaplaşmayla da karşı karşıya kalacağız. Düğmeye basıldı. Sağır odalarda yapılan planlar devreye kondu. On binlerce insanın katiline görüşmeye giden heyet döndü. Onlarca yılımızı kana bulayan, binlerce gencimizin, çocuğumuzun, bebeğimizin katili kapatıldığı hapishaneden ülkeme ve ülkemi yöneten hükümete tavsiyeler vermeye başladı.
Terörist başının safsatalarını ciddiye alan, aşama olarak kullanan, planlarına dahil eden kim varsa bir gün yargılanacağınızı unutmayın.
Hükümranlıklarının devam etmesi için bu yola başvuranlar sizler ve işbirlikçileriniz de yargılanacak. Hatta sizlere parmağının ucuyla dokunmuş herkes yargılanacak.
Bu ülkenin insanları! Onlarca yılınızı çalan, çocuklarımızı öldüren bu caninin devletimize “tavsiyeler” vermesi sizlerin de zoruna gitmiyor mu?
Bu alçaklık, bu pespayelik zorunuza gitmiyorsa çok daha fazlası da zorunuza gitmiyordur sizlerin.
Sizleri bilmem ama benim onuruma, gururuma dokunuyor bu saçmalık.
Bugün zaman zaman ne yazacağımı düşündüm. Son yolculuğumun aklıma getirdikleri vardı bir de terörist başının açıklamaları. Galiba ortaya karışık bir yazı oldu.
Acaba bu terörist başı başka bir ülkede, Amerika veya herhangi bir Avrupa ülkelerinin birinde olsaydı ve onların hükümeti terörist başıyla konuşma ve yeni bir çözüm süreci başlatmaya çabalasaydı o ülkelerin hükümetleri kaç gün ayakta kalabilirdi?
Bir kere daha anlıyoruz ki onlar asla unutmuyor bizler hemen unutuyoruz.
Bir kere daha anlıyoruz ki her millet hak ettiği idareyle yönetiliyor.
Başımıza gelen ve gelecek ne varsa hak ediyoruz.
Çünkü biz millet olmayı başaramadık.
Belki bir gün millet olur ve hesaplaşmayı başarırız.