Bir bir aramızdan ayrılıyorlar… Önce Kemal Çapraz, sonra Ömer Lütfi Mete, Necdet Sevinç, Servet Kabaklı, Servet Somuncuoğlu, Ahmet Efe, Aydil Erol…

Ve Timuçin Mert de aramızdan ayrıldı.

Gazetecilik zor zanaattır…

Vitrinin veya kameranın önünde olduğunuz sürece hatırlanırsınız...

Vitrinin veya kameranın arkasına düşerseniz sizi hatırlayan olmaz. En yakın sandığınız dostlarınız bile unutur…

Toplum olarak zaten çok erken unutuyoruz, neredeyse dünü hatırlamıyoruz…

Vefa’yı da bir semt adı olarak koyduk ve orada bıraktık.

Sanmayın ki bütün gazeteciler ekranlarda veya vitrinde görüldüğü gibi şatafatlı bir hayat sürüyor. Çoğunluğu hamaldır, işin tüm yükünü omuzlar ama adı sanı bilinmez…

Timuçin Mert de hamal tabir edilen gazetecilerdendi…

Hiçbir zaman vitrinin önünde olmadı, kendini göstermek telaşına girmedi…

Hep gazeteciliğin mutfağındaydı, hep çok iş yapan ama yaptığı iş hiç gözükmeyen, itibar göremeyen tarafındaydı…

1980 öncesinin en buhranlı döneminde Hergün Gazetesinde çalıştı. 1980 sonrasında herkesin köşe bucak kaçtığı zamanlarda ülkücülerin sesi olması düşünülen Yeni Düşünce Gazetesinin kurucuları arasında yer aldı, ilk yazı işleri müdürü oldu.

Ortadoğu, Tercüman, Kurultay, Son Çağrı, Son Havadis ve Yeniçağ gibi birçok gazetede çalıştı.

Muhabirlikten sayfa sekreterliğine, haber müdürlüğünden sorumlu müdürlüğe kadar gazeteciliğin her biriminde görev yaptı.

O kadar meşakkatin arasında koşturdu, çalıştı, didindi, hiçbir zaman makam mevki peşinde olmadı. Gazeteciliğin her kademesinde çalıştı ama ne yazık ki, çoğu zaman hak ettiği yerlere gelemedi, getirilmedi…

Çok vefalı, yardım sever, saf denilecek kadar temiz yürekliydi. Adı gibi Mert’ti…

Gazetecilik heyecanını hiç kaybetmedi, Tercüman Gazetesinde henüz çömez muhabir iken en çok el uzatan, en çok değer veren kişiydi… Herkes için öyleydi…

Gri Kardinal, Hangi Tayyip, Atatürk’ün Saklı Kalmış Yaşamı, Çatırdayan İttifak, Atatürk’ün Yanındaki Mehdi, Son İmparator Vahdeddin: Trajik Bir Yaşam Öyküsü isimli kitapların da yazarıdır…

Yarım asır gazetecilik yaptı. Birçok gazetecinin üzerinde emeği vardır.

Ne yazık ki, vitrinden çekilince unutulanlar arasına katıldı…

Vefasızlık Timuçin Ağabeyin de peşini bırakmadı…

Ve koca bir çınar daha sessiz sedasız aramızdan ayrıldı…

 ****

 Kapı çalma sesi

 Geçen kış işimden çıkarıldım. Geçimimi sağlamak için gazete dağıtıcısı olarak geçici bir işe girmek zorunda kaldım. Dağıttığım evlerden birinin posta kutusu mühürlenmişti, bu yüzden kapıyı çalmak zorunda kaldım. Dengesiz adımlarla yaşlı bir adam olan Bay Xu, yavaşça kapıyı açtı. “Efendim, posta kutusunu neden mühürlediniz?” diye sordum.

“Bunu bilerek mühürledim” diye cevap verdi. Garip bir şekilde gülümsedi ve devam etti: “Seninle bir konuyu tartışmak istiyorum. Her gün gazeteyi bana teslim ederken lütfen kapıyı çal ya da zili çal ve bizzat bana ver.”

“Elbette ama bu ikimiz için de sakıncalı ve zaman kaybı” diye cevap verdim. Bu düzenleme beni şaşırttı.

O, “Sorun değil, her gün evdeyim. Buna ne dersin... Kapıyı çalma ücreti olarak sana her ay fazladan 500 Yuan vereceğim” dedi.

Yalvaran bir ifadeyle ekledi: “Eğer bir gün kapıyı çalarsanız ve benden haber alamazsanız lütfen polisi arayın!”

Şoke oldum ve “Neden?” diye sordum.

“Eşim vefat etti, oğlum yurt dışında, ben burada tek başıma yaşıyorum, kim bilir benim zamanım ne zaman gelir?” diye cevap verdi.

O anda yaşlı adamın buğulu, nemli gözlerini gördüm.

“Gazeteye okumak için abone olmuyor musun?” diye sordum.

“Hiç gazete okumam... Kapı sesi için abone oluyorum!” diye cevap verdi.

Ellerini kavuşturdu ve şöyle dedi: “Genç adam, lütfen bana bir iyilik yap! İşte oğlumun yurt dışı telefon numarası. Bir gün kapıyı çalarsan ve benden haber alamazsan lütfen oğlumu ara ve ona haber ver…”

(Alıntıdır)

***

 TEBESSÜM

 Trafik cezası

Temel, kahveden çıkınca kapının önünde bir saatlik gecikme için park cezası yazan trafik polisiyle burun buruna gelmiş. Temel:

- Yazma şu cezayı memur bey!

Polis onu hiç umursamadan cezayı yazmaya devam edince;

- İşgüzarsın!

Polis, Temel’e şöyle bir bakıp;

- Aşınmış lastikler…

Bunun için ikinci bir ceza makbuzunu yazmaya başlamış.

Temel, ne kadar ceza yazarsa yazsın, ona vız geleceğini söyleyince polis ilk iki ceza makbuzunu arabanın sileceği altına sıkıştırıp üçüncü makbuza başlamış.

Bu sürtüşme 20 dakika kadar sürmüş, polis ceza üzerine ceza yazmış.

Temel hiç oralı olmamış.

Yürümüş, karşı kaldırımda park ettiği arabasına binip gitmiş.

**** 

GÜNÜN SÖZÜ

İhanet arkadaşlık zincirini karartır, fakat vefa onu her zamankinden parlak yapar.

Kızılderili atasöz