Son dönemde tribünlere bir haller oldu. Binlerce taraftarın takımlarını desteklemek için doldurduğu tribünler, artık mesajların verildiği noktalara dönüştü. Taraftarlardan “istifa” sesleri yükselmeye başladı.

Depremzede çocuklar için getirilen binlerce oyuncak tam da depremin olduğu saati gösteren 04.17’inci dakikada sahaya atıldı. Beşiktaş taraftarının yaptığı bu davranış nasıl yürekleri ısıttıysa 5 Mart Pazar günü Bursaspor- Amedspor karşılaşmasında yaşananlar bir o kadar korkutucu anıları canlandırdı.  Tribünde yaşananlar iki takımın spor rekabeti ile ilgili değildi. Bunun böyle olmadığı zaten olayların bir gece öncesinden anlaşıldı. Bursaspor’a konuk olan Amedsporlu futbolcuların ve teknik heyetin kaldığı otele maçtan önceki gece havai fişek atıldı. Maç sırasında ise “her nasıl olduysa” denetimden geçmeden içeri “alınan” pankartlar açılıverdi.  Açılan bu pankartlar Türkiye’nin toplumsal hafızasının hiç de hoş olmayan bölümlerini hatırlattı.

Tribünler en ağırından siyasetin içinde

80’lerdeki faili meçhul cinayetler, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım pankartları ile de kontrgerilla cinayetleri anımsatılmak isteniyordu ve istenen oldu. Tribünler bir kez daha hem de en ağırından siyasetin içine çekilmişti. Karşılaşma bu gerginlikle devam etti. Tribünlerden sahaya çok sayıda su şişesi ve patlayıcı madde atıldı. Atılan maddelerin hedefinde Amedsporlu oyuncular vardı. Bir kez daha görünmez eller işe karışmış sporun “kardeşlik, barış” olan doğası bozulmuştu. Irkçılık virüsü bir kez daha damarlara zerk edilmiş ve bunun sonucunda gözü dönen Bursaspor taraftarı stadı kelimenin tam anlamıyla cehenneme çevirmişti. Maçın bitiş düdüğü ile soyunma odasına gitmeye çalışan Amedsporlu oyuncular burada da saldırıya uğradı, yaralananlar oldu.

‘Bu vatanın çocuğuyum’

Kitle ruhunun zapt edilmesinin zor olduğu bir kez daha unutulunca Amedsporlu oyuncular canlarını zor kurtardı ve Diyarbakır’a döndü. Halbuki o oyuncular arasında doğma büyüme Bursalı bir oyuncu da vardı. Muhammed Raşit Yöndem maç sonrası yaptığı açıklamada “Bana terörist diye bağıranlara hakkımı helal etmiyorum. Bursalı bir anne, Bursa’ya devlet kurumlarında 15 sene hizmet eden babanın, bu vatanın çocuğuyum. Sahaya madde atıp, hepsi bu vatanın evladı olan, ekmek parası kazanıp ailesine bakan futbolcuları terörist deyip yaraladınız, vatan kurtardınız” ifadelerini kullandı. Karşılaşmadan sonra yer yerinden oynadı doğal olarak. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu açılan pankartlarla ilgili soruşturmanın başladığını duyurdu ve “Bursa’daki futbol müsabakasında, futbol seyrinin dışındaki görseller kabul edilemez ve spor ile bağdaştırılamaz. Bu görsellerin stada sokulmasında zafiyet gösteren kamu görevlileri ile ilgili soruşturma başlatılmış ve ilgili kamu görevlileri açığa alınmıştır" ifadesini kullandı.

Komik ifadeler

Olayların ardından Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı.  Stadyumda görevli özel güvenlik sorumluları A.T, A.D. ve S.K'nin yanı sıra tribüne sokulan pankartlarla ilgili 4 kişi gözaltına alındı. 7 şüpheli sorgulandı. Ancak verilen ifadeler oldukça komikti. Beyaz Toros: Babam Bursa’da yıllarca Oyak Renault’ta çalıştı. O anlama geldiğini bilmiyordum. Ben sadece Oyak çalışanlarına bir gönderme olduğunu düşündüm. Yeşil: Fotoğraftaki kişiyi tanımıyorum. Bana Bursaspor’un vefat eden bir futbolcusu olduğu söylendi. Ben de içeri girmesinde bir sakınca görmedim. İfadeleri alınan zanlılar daha sonra serbest bırakıldı.

Hani spor kardeşlikti?

Neredeyse savaşı andıran bu görüntüler çok da homojen olmayan, görüşleri birbirlerinden farklı da olsa bir amaç için toplanmış kalabalıkların çok kolay manipüle edilebileceğini bir kez daha ortaya koydu ve tribünlerde yine “istenmeyen görüntüler” oluştu. Sporun dostluk, kardeşlik, barış gibi niteliklerinin bir anda kenara koyulabildiğini ve savaş baltalarının anında ortaya çıktığını gösterdi yaşananlar. Umalım ki Türkiye’nin birbirinden ayrılmaz mozaiğinin zenginlik olduğu akıllara yeniden gelir ve umalım ki spor yeniden birleştirici gücünü kazanır. Yoksa daha çok böyle görüntülere çok şahit olur, çok yazılar yazarız…