Demokrasinin vazgeçilmezi, farklı fikirlerin ortaya atılması, konuşulması, tartışılması ve aklın yolu birdir mantığıyla en doğru olanın uygulanmasıdır.

Fikri kimin ortaya attığına bakılmaz; fikrin ne kadar doğru olduğu ve ne getirip götüreceği hesaplanır.

Sadece bir fikrin kabul edilmesi ve uygulanması değil, yapılan eleştirilerin de dikkate alınması demokrasinin vazgeçilmez şartıdır.

Demokrasi sadece sandıkta oy kullanmak değildir, öncesi ve sonrası ile konuşulanlar, uygulananlar, eksiklikler ve eleştirilerle bir bütündür.

Ben yaptım oldu denilecekse, hesap sorma sandıktan sandığa olacaksa, hele eleştiri yapanlar hain ilan edilecekse…

Demokrasiyi rafa kaldırdık, demokrasi adıyla kendimizi aldatıyoruz demektir.

Özellikle deprem sonrası yaşananlar, içinde bulunduğumuz acı gerçeği bir kez daha bize gösterdi.

Toplum fay hattı gibi zaten ikiye bölünmüştü. Deprem sonrası ayrımcılık ortadan kalkar, toplumda yeniden barış tesis edilir diye umuyorduk ama fay hattı toplumdaki ayrışmayı ne yazık ki daha da körükledi.

En büyük eksikliğimiz dün olduğu gibi bugün de eleştiriye ve farklı fikirlere tahammülsüzlüktür.

Gücü olanlar aksi fikir beyan eden herkesi susturmak istiyor. Susturamayanlar karşı fikirdeki herkesi hain, terörist, düşman diye yaftalıyor, ağza alınmayacak sözlerle aşağılıyor.

Ne yazık ki, sırf karşı taraf haklı çıkmasın diye yanlış yapanlar cezalandırılacakları yerde alkışlanıyor, sırtı sıvazlanıyor, kimi zaman da ödüllendiriliyor.

Yanlış yapanlar sırtı sıvazlandığı için iyice zıvanadan çıkıyor, toplumsal ahlâkî değerleri yok sayıyor, milletle dalga geçer gibi umursamaz davranıyor.

Bile bile yanlışta ısrar ediyor, yanlışta ısrar ederken de yüzü kızarmadığı gibi hatalarını, günahlarını büyük bir başarı gibi yansıtmaya gayret ediyor.

Kahvehanelerde bile ağza alınmayacak sözler, televizyon erkanlarında konuşuluyor, gazetelerde yazılıp çiziliyor.

Ne kadar hazindir ki, bunun müşterisi var; sadece kendi tarafında olduğu için ısrarla yanlışı savunan bir kesim hazır kıta gibi bekliyor.

Eskiden çok dillendirilirdi; zengin ilişki yaşayınca seviyeli birliktelik, fakir aynı şeyi yapınca kötü yola düşmüş olur diye…

Şimdi de bizim tarafta olanlar ne yaparsa yapsın ne konuşursa konuşsun hak ve doğrudur diye iman eden bir kesim var…

Karşı taraftakilerden birileri aynı şeyi yapsa, yapmak şöyle dursun aklından geçirse en ağır hakaretler sıralanıyor.

Eleştiri kültürünü unuttuğumuz gibi insanı ve vicdanı davranmayı da bıraktık.

En büyük depremi yaşıyoruz.

İnsanlığın fay hattı kırıldı.

*****

Hayat kurtaran çığlık

Kaptan pilotun elinde bir beyaz baston, kolunda üç noktalı bant… Yardımcı pilotun elinde bir köpek tasması, tasmanın ucunda bir köpek…

Sağa sola çarparak öylece ilerliyorlar uçağa. Günlerden 1 Nisan falan değil ama “şaka herhâlde” demiş yolcular, binip oturmuşlar yerlerine.

Bir süre sonra uçak pistte hızla ilerlemeye başlamış. Yolcuların gözleri camda. Uçak hızlanmış. Yolcular endişelenmeye başlamışlar. Uçak daha hızlanmış. Pistin sonu hızla yaklaşmaya başlamış. Uçak iyice hızlanmış. Bazı yolcular paniklemiş, dua etmeye başlamışlar.

Uçak son hıza ulaşmış. Bu arada pistin sonuna da varmış. 100 metre sonra betonun bitip çimlerin başladığını gören yolcular dehşet içinde çığlığı basmışlar. Tam o anda da kaptan pilot levyeyi sonuna kadar çekmiş. Uçak tam pist biterken tekerleklerini yerden kesmiş ve havalanmış…

Kaptan pilot arkasına yaslanmış, derin bir nefes almış ve yardımcı pilota dönmüş:

- Biliyor musun? Bir gün çığlık atmakta gecikecekler ve hep birlikte piste çakılıp öleceğiz!

 *****

TEBESSÜM

Vazifesiz

Sultan Mahmut ve etrafındakiler sohbetteyken, vazifesiz memurlar diye bir söz geçince yanındaki Sait Efendi’ye sorar:

- Vazifesiz memur olur mu?

- Elbet olur efendimiz.

- Mesela?

- Mesela sadrazamın imamı, şeyhülislamın berberi, bir de ben kulunuz.

- Anlamadım neden vazifesiz olsunlar?

- Efendimiz, sadrazamın dairesinde namaz kılınmaz, imam maaşını alır. Şeyhülislamın başı keldir, saçı kesilmez, berberi maaşını alır. Kulunuz da bir iş görmez, laf söylerim ve maaşımı alırım.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Bilgisiz baş köşede yer bulursa, baş köşe eşik, eşik de baş köşe sayılır.

Yusuf Has Hacib