Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gençlerle gerçekleştirdiği bir sohbette, aile kavramı ve evlilik oranlarının azalması üzerine yaptığı açıklamalar, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Erdoğan, gençlerin evlilik konusunda isteksiz olduğunu belirterek, "Gençler nedense evlenmiyor. Erkekler kızlara karşı, kızlar erkeklere karşı evlilikte çok sıkıntılı. Kızlara erkek, erkeklere kız beğendiremiyoruz. Ben 25 yaşında evlendim ama şimdi bakıyoruz 30 – 35 – 40 alıp başını gidiyor. Bunu aşmamız lazım." ifadelerini kullandı. Bu ekonomik konjonktürde böyle bir söylem ise haliyle eleştiri oklarının hedefi oldu.
Bu noktada akla, bu tespitin hangi koşullar altında ve hangi değişkenlerin etkileri altında yapıldığı sorusu geliyor. Evlilik oranları ve nüfus konusu bu derece önemliyse (ki önemli) devlet bu konuda neler yapmaktadır? Evlenmek isteyen gençlerin karşılaşması muhtemel engeller nelerdir? Bu engelleri aşmak için hangi çözüm yöntemleri geliştirilmiştir? Bu yöntemler uygulanabilir midir? Bu engellerin aşılmasında devletin hangi destekleri mevcuttur ve toplumun her kesimi bu desteklere adilce erişebilir mi? Soru listesi uzar gider…
Genel kabul, Erdoğan’ın açıklamalarının ekonomik gerçekliklerle bağdaşmadığı yönünde ve bu kabul haksız değil. Günümüz şartlarında bir evliliğin toplam maliyeti, en makul yaklaşımla 500.000₺'yi bulabiliyor. Bu tutar ise 30 asgari ücrete denk geliyor. Evlenme arifesinde olan 25 yaşındaki ve asgari ücrete yakın gelirlere sahip bir çiftin evlilik maliyetlerini karşılaması son derece zor. Aile desteği yoksa ve borçlanma yoluyla evlenmeyi planladılarsa senaryo daha da karamsarlaşıyor çünkü faizler yüksek ve maliyet 40 - 50 asgari ücrete çıkabiliyor. Kira, mutfak, faturalar derken geçim maliyetlerini karşılamanın bile gittikçe zorlaştığı böyle bir dönemde, gençlerin evlenmemelerini sadece “birbirlerini beğenmemeleri” üzerinden değerlendirmek, Marie Antoinette'e atfedilen “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözünü aklıma getirdi. Bu yaklaşım gerçekçilikten uzak olmanın yanında halktan kopukluk, umursamazlık, cehalet hatta iyi niyet açısından da sorgulanabilir ancak 22 yıllık tecrübemizi göz önünde bulundurduğumuzda bu söylemin manipülatif amaç taşıdığını söyleyebiliriz.
Erdoğan'ın bu açıklamaları bende, manipülatif yaklaşım tarzını ve hatasını kabullenmeme huyunu sürdürdüğü izlenimini yarattı. Pek tabii ki devir değişti, beklenen yaşam süresi uzadı, evliliğe bakış farklılaştı ve daha birçok farklı etken doğdu. Ancak, ekonomik zorlukların gençlerin evlilik kararlarını bu derece doğrudan etkilediği bir ortamda, gençlerin sadece birbirlerini beğenmedikleri için evlenmedikleri iddiasında bulunmak, konunun gerçek olmayan nedenlere dayandırılarak manipülasyon yapılması ve algı oluşturulmaya çalışılması anlamına gelmez mi? Bu sorunun cevabını bilemeyiz çünkü niyet okumaya girer. Ancak çok ciddi bir çoğunluğun böyle düşündüğünü tahmin ediyorum.
Bu tür açıklamalar, ekonomik sıkıntılarla baş etmeye çalışan gençlerin yaşadığı gerçek sorunları göz ardı ediyor ve sorunun kökenine inmek yerine yüzeysel ve gerçek dışı nedenlerle hasır altı ediyor. Bu durum ise gençlerin çözüme ulaşma umutlarını azaltıyor ve tabiri caizse kaş yaparken göz çıkarıyor. Umarım Erdoğan’ın bu söylemleri ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından görev addedilmiştir ve bizim sorduğumuz sorulardan fazlasını sorarak çözüm yolları üzerine çalışmaya başlamışlardır. Aksi halde gençleri kırdık, üzdük ve farkında olduğumuz bir konuda kasten çözümsüz bıraktık demektir.