Ülkemizde dost sohbetlerinin konusu uzun zamandır ekonomi ve siyaset. Özellikle son birkaç yıllık ekonomik tablo herkesi yatırım uzmanı olmaya mecbur bıraktı. Dolar yükseliyordu, aldık, KKM çıktı, düştü, zarar ettik. TL’de kalalım dedik, enflasyon yükseldi, paramızın alım gücü düştü, zarar ettik. Borsaya girelim dedik, indeks dalgalandı, zarar ettik. Hayalini kurduğumuz evi, araziyi veya arabayı alalım dedik, fiyatları hızla yükseldi, neredeyse erişilemez oldu, zarar ettik. Bazılarımız zar zor eriştik, bu defa faizler yükseldi, aldığımız şeyin fiyatı ya sabit kaldı ya düştü, zarar ettik. Ülkemizdeki ekonomik gelişmeler öyle tezat gelişti ki, kızgın kumlardan serin sulara… Haliyle ne yapacağımızı bilemez olduk. Şimdi de aynı durum geçerli ve herkesin aklında o malum sorular… Paramı ne yapmalıyım, dolar birden yükselir mi, istediğim evi almak için doğru zaman mı, faizler düşmeye başlayacak mı?..
18 Mart 2024 tarihli ve “Mehmet Şimşek ve seçim sonrası ekonomi” başlıklı yazımda şunları yazmıştım:
“Özetle (yatırım tavsiyesi değildir ve bu alanda tavsiye vermek haddim değildir), M.Şimşek’e inanıyorsam şu mesajları çıkarırım: Seçim sonrası dolar ani yükselir diye beklemem çünkü kontrol altında tutulacaktır. Nisan ayında faizlerde yükselme beklerim çünkü enflasyon hedefinden uzağız ve kur çıpasının daha öteye atılması gerekiyor gibi görünüyor. Borçlanmayı düşünmem ama mecbursam kısa vadeli ve sabit taksitli borçlanmaya çalışırım. Çünkü Nisan ayında faiz artışı olursa, değişken faiz nedeniyle kredinin maliyeti ve yükü daha da artacaktır.”
Aradan geçen yedi ayı aşkın zamanı değerlendirdiğimizde M. Şimşek’e inanmanın doğru öngörülerle sonuçlandığını görebiliriz. Bugüne geldiğimizde fikirlerimde pek bir değişiklik olmadığını ileterek başlayayım. Düasyon beklentisi içerisinde olan kalabalık güruha karşın, doların ciddi artışlar sergilemesini makul kılacak haklı nedenler görünmüyor. Faizlerde artış değil düşüş trendine girileceği aşikâr ancak bunun dolarizasyonu tetikleyecek seviyede olmayacağına inanmak daha rasyonel. Faizlerdeki düşüşü de doğru anlamak gerektiğini düşünüyorum. Faiz indiriminin psikolojik etkisini kabul etmekle birlikte, bu indirimlerin onar onar değil, ikişer üçer olarak zamana yayılacağına ve normale dönüşün ortalama bir yıl kadar süreceğine inanmanın daha rasyonel olacağını düşünüyorum. Bu da TL’nin önümüzdeki 6 – 12 aylık süreçte daha yüksek reel getiri sağlayacağı anlamına gelir.
Özetlemek gerekirse, ben olsam hayallerimi ertelerdim, yatırımlarım varsa TL mevduata dönerdim ve doğru zamanın gelmesini beklerdim. Hayalime krediyle ulaşmayı düşünüyorsam da faizlerin düşmesini ve uygun koşullarla borçlanmayı beklerdim. “Hep bekliyoruz zaten, peki doğru zaman ne zaman gelecek?” Onu kimse bilmiyor. Ancak yıllık bileşik faiz oranının %60’lar seviyesinde getiri sağladığı bu ortamın, paranızı harcamak için de borçlanmak için de doğru ortam olmadığını biliyorum.