Bir destan niteliği taşımakta olan Hacı Bektaş Veli’nin Velayetnamesi, söylenceleri içeriyor. Hacı Bektaş Veli’nin olağanüstü güçlerinin anlatısı yer alıyor. Kuşkusuz, Hacı Bektaş Veli, günümüzde de geçerliliğini koruyan öğretisi ve düşünceleri ile sevilmekte ve yüceltilmekte. Söz konusu söylence ve anlatımları O'na duyulan büyük sevginin bir anlatımı.
Velayetnamenin nüshaları bir çok tekkede yer almaktaydı. Destan veya masal anlatan bir metin gibi görünse de, Hacı Bektaş Veli'ye ve dönemine ilişkin gerçeklere ulaşmamıza yardımcı olacak, bir bilgi kaynağı olduğu kuşkusuz.
Her şeyden önce, Hünkâr Hacı Bektaş Veli Velayetnamesinde, toplum olaylarını anlatıyor. Değişik konularda anlamlı örnekler veriyor. Bunları okuyunca, insan olmanın onuru kadar, sorumluluğunu da duyuyorsunuz.
Hacı Bektaş Veli size bir gönül haritası çiziyor. Bu haritada zamanlar boyunca kilometrelerce yürüyorsunuz. Bir duygu ve duyarlılık bulutundan avuçlarınıza, gözbebeklerinizden yanaklarınıza, yüce gerçeğin, insan olmanın, inananlara yar ve yardımcı olabilmenin yağmur taneleri serin serin dökülüyor.
Artık zamanı adım adım, yudum yudum şekillendirdiğinizin siz de farkına varıyorsunuz. Bazen de bir güvercin şeklinde dolu gönül, dolu kanat (dünkü yazımda açıkladığım) enaniyete gem oluyorsunuz. Kutsal arayışlara yön ve yöntem oluyorsunuz.
Bu bir ilahi tecellidir, yeniden var-oluştur. Orta Asya'dan yola vuran, ‘hareket ediyorum, o halde varım’ düşüncesinin gönül erleri, ‘bir yenice zaman, bir yenice iman, bir yenice vatan’ düşüncesinin tarifsiz sevinci içinde Horasan üzerinden Rum diyarına yürüyorlar. Bu Anadolu coğrafyasının tarihe dönüşümünün bir ilâhi çağrısı ve müjdesidir. Bundan ötesi düşle gerçek, hikâye ile masal, şiirle zamanları tapşıran nota salkımları ve sazlar, adımlar, kudümler, dolu dolu yudumlarla bir gökyüzü ve yeryüzü serenadıdır. Canın can, insanın insan olduğu, ceylanla arslanın bir kucakta, bir ocakta tek bir benlik içinde var olduğu, kuzuyla kurdun ezelden ebede yar olduğu bir destanın bir menkıbenin zamanı zaman yapan yankısıyla heyecandan sırılsıklam dirice, irice ‘varoluş’ felsefesinin bir yenice başlangıcı olursunuz. Zamana mühür vurmak kolay mı? Güvercin kanadıyla gökyüzlerini ve gönülleri sırlamak kolay mı?
Elbet, Velayetname de, Eflaki Baba da, Aşık Paşazade de, Hünkar Hacı Bektaş Veli'yi güvercin donu içinde Horasan’dan Rum illerine geldiğini naklederler. Olaylar bundan sonra yarı düş, yarı masal ve destan havası içinde gelişir.
Hacı Bektaş Veli, güvercin donunda Rum erenlerinin Anadolu’ya gelmesine mani olmak gayesiyle, yaptıkları engelleri aşıp, gelir bir taş üstüne konar, Suluca Karahüyük'te. Mübarek ayakları hamura gömülür gibi taşa gömülür, iz bırakır. Rum erenlerinden bir yiğit, Hacı Doğrul, ‘Şahin şekline vurunup, onu yakalayıp getireyim’ der. Kanatlanıp gökyüzüne süzülür. Güvercini görüp, pençelerini açarak üzerine hamle yapar. Hacı Bektaş Veli hemence âdem donuna girip, şahini elleriyle boğazından yakalayıp sıkmaya başlar sonra yere bırakır. Halsiz bir durumda Hacı Doğrul hatasını anlayıp, el kavuşturup başını öne eğer, ‘kem bizden eksiklik ettik, siz erenlerden kerem’ deyip, ileri gelir. Hünkâr Hacı Bektaş Veli'nin ellerine sarılıp öper, geri çekilip durur. Hünkâr, ‘Ya Hacı Doğrul, er ere böyle gelmez öyle kim, siz bize zalim donunda geldiniz. Oysa biz size mazlum donunda geldik. Eğer güvercinden daha mazlum don bulaydık o donla gelirdik’ der. Hacı Doğrul'un şahsında Rum erenlerine anlayış dolu sitemle karşılık ilk eğitici uyarısını yapar.
Velayetname, dostluk ve muhabbet kitabıdır. Yaşadığı çağın insanlarını fazilete, adalete davet eder. Hem cinslerine yararlı olmalarını, hayvanlara dahi şefkatli davranmaya özen göstermelerini ister. Kara canavarlar bölümündeki çan hikâyesi ne kadar anlamlıdır.