Bir ara mankenlerden biri, “Dağdaki çobanın oyu ile benim oyum bir mi?” dediği için linç edilmişti…
Psikolojik savaşın etkisinde, tehditle, şantajla ve çıkar için oy kullananların olduğu günümüzde hiçbir etki altında kalmayan dağdaki çobanın çok daha sağlıklı karar verebileceğini düşünenlerdenim…
Geçici sığınmacı ayaklarıyla Türk vatandaşı yapılanlar oy kullanacak…
Muhacir denilerek Türkiye’ye sığınan, Türkiye’de doğmanın dışında Türklükle hiç ilgisi olmayan, çocuklar da yarın öbür gün oy kullanacak.
En hazin tarafı ise 400 bin dolar vererek taşınmaz satın alanlar da normal bir Türk vatandaşı gibi oy kullanacak, geleceğimiz için karar verecek.
Günümüzde asıl sorulması gereken soru şudur…
Sığınmacı ayaklarıyla ülkemize gelip bir şekilde Türk vatandaşı yapılanlar veya 400 bin dolar ödeyerek Türk vatandaşlığı satın alanlar ile bizim oyumuz bir mi kabul edilecek?
Nasrettin Hoca döneminde parası olan sadece düdüğü çalıyordu, şimdi parayı bastıran hem Türk vatandaşı oluyor hem de oy kullanabiliyor. Hatta seçimlerde aday bile olabiliyor…
Parayı bastıranın Türk vatandaşı olabilmesi, parayla Türk vatandaşlığının satışa çıkarılması, hele hele 400 bin dolar gibi bir daire fiyatına elin oğlunun kayıtsız şartsız Türk vatandaşı yapılması kabul edilebilir bir durum değildir…
“400 bin dolara Türk vatandaşlığı satılıyor” diyoruz ama aslında 400 bin dolar hazineye girmiyor bile…
Bir yabancı ülkemizde 400 bin dolarlık bir taşınmaz satın alacak, tapuya 3 yıl satmama taahhüdünde bulunacak… Anında Türk vatandaşı yapılacak.
3 yıl sonra satıp parasını yine cebine koyacak.
Daha da hazin tarafı 500 bin doları bankaya yatıracak, 3 yıl boyunca faizini cebine koyacak, 3 yıl sonra hem parasını faiziyle alacak hem de Türk vatandaşlığını…
Türk vatandaşlığı bu kadar mı ucuz? Hiç mi vicdanınız sızlamıyor?
Bu vatan toprakları milyonlarca şehidin kanıyla sulandı…
Yeni geldiğinde Çanakkale’de destan yazdık diye yüksek perdeden nutuk atılıyor.
Çanakkale’de şehit olan henüz bıyığı bile bitmemiş 15’lik gençlerin yüzüne mahşerde nasıl bakacaksınız?
Ne hazindir ki, toplum olarak sus pus olduk; bu garabete sesini çıkaran bile yok. Tepki veren üç beş kişi de sesini duyuramıyor…
Elin oğlu bile bu garabet duruma tepki gösteriyor.
ABD basınında, “Gangsterler, suçlular yakalanmaktan kaçmak için yeni bir yol buldu; Türk vatandaşlığı” diye haberler çıkıyor.
Yabancı basına malzeme olduk.
Bu tür haberlerin çıkması bile ülkemiz için utanç verici…
Elin Arap’ı, İngiliz’i, Rus’u, Alman’ı savaşta kazanamadığı toprakları para ile satın alıyor, üstüne Türk vatandaşlığı da kazanıyor.
Bu utanç hepimize yeter…
*****
Bir kaz için değmez!
Ülkenin tanınmış genç sosyetelerinden biri, yaban kazı avı zamanı, tüfeğini alıp Karadeniz sahillerine çıkmış. Uçarken görmüş kazı, hemen nişan alıp ateş etmiş… Kaz döne döne inmeye başlamış ve etrafı çitle çevrili bir araziye düşüvermiş…
Genç sosyete, hemen araziye girip kazı almaya niyetlenmiş. Tam çitlerden içeri girecekken karşısına yaşlı bir köylü çıkmış. Köyle sormuş:
- Ne yapıyorsun benim arazimde?
- Şu yaban kazını vurdum da almaya çalışıyorum.
- Arazi benim olduğuna göre, içindeki her şey gibi, kaz da benimdir.
Genç sosyete hemen diklenmiş:
- Ben bu ülkenin en önde gelen kişilerindenim. Beni uğraştırma bey amca! Dava açar, çiftliğine kadar elinden alırım!
Yaşlı köylü gülmüş:
- Biz buralarda böyle küçük sorunları mahkemeyle değil, “üç tekme” kuralıyla çözeriz…
Genç sosyete merakla sorar:
- Nedir o üç tekme kuralı?
- Önce biri ötekine 3 tekme vurur, sonra öteki… Sonra yene ilki… Bir kişi pes edene kadar devam eder. Pes eden kaybeder.
Genç sosyete; güçlü kuvvetli, sportmen… Köylü ihtiyar… İçinden “Ben bunu haklarım” diye düşünerek teklifi kabul eder.
Yaşlı köylü:
- Burası benim arazim olduğuna göre ilk vurma hakkı bende, demiş ve ilk tekmeyi atmış genç sosyetenin kasıklarına…
Genç sosyete “Ahhh” diye dizlerinin üzerine çökmüş. İkinci tekme tam midesine gelmiş ki, genç sosyete öğlen yediği yemekleri çıkarmış, “Böğğğ” diye bağırıp dört ayak haline gelmiş.
Yaşlı köylü üçüncü tekmeyi tam kıçının ortasına yerleştirince de öne doğru kapaklanmış genç sosyete… Önde köylünün ineğinin biraz evvel oraya bıraktığı ıslak tezek vardı, sosyete tezeğin içine gömülmüş…
“Şimdi sıra bende, ihtiyar tilki” diye güçlükle doğrulmuş… Genç sosyete, ağzına kadar giren pislikleri ceketinin koluyla temizlemeye çalışırken….
Yaşlı köylü gülmüş;
- Pes ediyorum. Bir kaz için dövüşmeye değmez. Al kuşunu git…
*****
TEBESSÜM
Prova
İki deli hastaneden kaçmış. Her tarafta aramışlar ama delileri bulamamışlar. Doktorlar ümitlerini kestikleri an deliler çıkagelmiş. Doktorlar hayretle delilere sorar:
- Niye geldiniz?
- Yarın kaçacağız da onun provasını yaptık!
*****
GÜNÜN SÖZÜ
Sevmek insan yüreği kadardır. Küçükse, büyüğünü taşıyamazsın.
Atilla İlhan