1 Ağustos tarihli yazımda ağustos ayını genel olarak değerlendirirken birkaç satır Malazgirt’ten de söz etmiş ve Niyazı Yıldırım Gençosmanoğlu’nun ünlü Malazgirt Destanı’ndan bir bölüm vermiştim. Bugün yazıma bir başka Malazgirt şiiri ile başlayacağım. Şiir 2003 yılının nisanında ebediyete uğurladığımız Gültekin Sâmanoğlu’nun:

MALAZGİRT

O ki, Anadolu'ya öteden beri tanış;

Asya'dan Aktoprağa düşen cemre'nin ilki.

Kulağına' okunan ezanla adı konmuş

Fatih Sultan Mehmet'in, Yunus Emre'nin ilki.

Sinan'da kubbe, kemer; Yahya Kemal'de beyit.

Binler, yanında gâzi; binler, ardında şehit;

Önünde yüz yıllara, bin yıllara değil ki

Mahşer’e at koşturan dini bütün bir Millet

Ki ömrü at sırtında, çadır altında uzar.

Bunlar: Ova taşları, Tanrıdağ'ından belki;

Bunlar: Oğuz Türkleri, Peçenek'ler, Selçuk'lar

Aynı dili konuşan, aynı soy'dan çocuklar

Ki hepsi, gündoğu'da bir özlemle uyanmış;

Ve hepsi, en doğu'nun Türkler'i kadar yiğit.

Üst'ten bu gök çökmedi, alt'tan yer delinmedi

Kendine dönüş için büyük tekne: Malazgirt

Türklüğün hamurunu yeniden mayalamış,

Tarih’e yolcu etmiş nice bin civanmerdi

Atının terkisinde, binlerce Alpaslan'ın.

Bu baş göz ediş var ya, nice büyük ustanın

Ve nice kahramanın yüzü suyuna hürmet:

Bilge-Kağan, Kül Tiğin ve bütün töresiyle,

Orkun Anıtları'nın yıllar süren düş'ü bu;

Dağı, gölü, ırmağı; yanıyla, yöresiyle

Asya'nın Avrupa'ya doğru yürüyüşü bu...

(Ahmet Özdemir Gültekin Samanoğlu Hayatı Sanatı Şiirleri, BİK Yayınları Sayfa 231)

Her zaman sözünü ettiğimiz gibi “Zaferler Ayı” olarak nitelenen ağustos ayında kazandığımız ilk zafer 1071 yılının 26 ağustosunda olmuştu.

Ayrıntıya girmeden özetleyebiliriz:

Malazgirt, 26 Ağustos 1071'de Muş'ta bulunan Malazgirt Ovası'nda Selçuklu Sultanı Alparslan ve Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen arasında gerçekleşen, Anadolu'nun Türklere yeni yurt olmasını sağlayan meydan savaşıydı.

Selcuklu Sultanı Alparslan, 26 Ağustos Cuma günü ordusuyla namaz kılıp dua ettikten sonra beyaz kefene benzeyen bir elbise giyerek askerlerine şöyle seslendi:  "Şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Benden sonra oğlum Melikşah'ı tahta çıkarın ve ona bağlı kalın. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir."

Bu şekilde askerlerini yüreklendiren Alparslan, cuma namazından hemen sonra ilk çarpışmayı başlattı. Farklı bir savaş stratejisi izleyen Alparslan, askerlerini hilal şeklinde dizerek, düşmanın üzerine hücum etti.

Diyojen, Sultan Alparslan'ın uyguladığı hilal taktiği karşısında daha fazla duramayarak, ağır kayıplar alan ordusunu geri çekmek zorunda kaldı. Darbe aldıkça zayıflayan Roma ordusu, gruplar halinde savaş meydanını terk etmeye başladı. Bunun üzerine Diyojen, daha fazla dayanamayıp yenilgiyi kabul etti ve askerleriyle birlikte yaralı vaziyette esir alındı.

Böylece, elde edilen bu zaferle Türklere Anadolu'nun kapıları açılmış oldu.

Malazgirt’i tarih, millet, coğrafya ve uygarlık çizgisinde Türk vatanının kuruluş zaferi olarak tanımlamak yanlış olmaz.

Yahya Kemal, “Alparslan’ın Ruhuna Gazel”de ise Malazgirt Zaferi’nin ihtişamını ve Türk tarihi için önemini şöyle anlatmıştı:

 

İklîm-i Rûm'u tuttu cihangîr savleti

Târih o işde gördü nedir şîr savleti

Titretti arş ü ferşi malazgird önündeki

Cûş u hurûş-i rahş ile şemşir savleti

 On yılda vardı sâhil-i Konstantaniyye'ye

Yer yer vatan diyârını teshîr savleti

Ey şanlı cedd-i ekberimiz âb-ı tîginin

Bî-hadd imiş güneş gibi tenvîr savleti