Moore Yasası, elektronik endüstrisinde önemli bir rol oynayan mikroçip teknolojisinin gelişimini tanımlayan bir gözlemi ifade eder ve Intel'in kurucularından Gordon Moore tarafından ortaya atılmıştır.
1965 yılında, "mikroişlemcilerin içindeki transistör sayısı her iki yılda bir iki katına çıkacaktır" diyen Moore, “bu durumun bilgisayarların işlem kapasitelerinde büyük artışlar yaratacağını, üretim maliyetlerinin ise aynı kalacağını, hatta düşme eğilimi göstereceğini” öngördüğü bu söylemini deneysel (ampirik) gözlemine dayandırmıştır. İlk kez söylendiği 1965 yılından bugüne kadar çoğu zaman geçerli olan bu yasa ile, o dönemin teknolojisinden bugünün yapay zeka çağına ulaştık. Her ne kadar “artık alınabilecek yolun çoğunun alındığını ve fiziksel olarak yerleştirilebilecek transistör sayısı açısından Moore yasasının şu andan itibaren geçerli olamayacağını” savunanlar olsa da, diğer tarafta “çağımızda yaygın bilgisayarların 0 ve 1’den ibaret olan ikili sistemle çalışmasının zaten ciddi bir sınır olduğunu ve kuantum bilgisayarların kuantum bitleri üzerinden işleyecek olmasının Moore yasasını dahi aşan bir kapasite artışına neden olabileceğini” savunanlar da var. İşin özünde bugün soracağım soru şu; Moore yasası, yarı hızda dahi (4 yılda iki kat kapasite artışı) çalışırsa bizi neler bekliyor?
İkinci dünya savaşı sırasında (1946) üretilen ve ilk programlanabilir bilgisayar olan ENIAC’tan ilk kişisel bilgisayarlara geçişimiz 80’li yılların başına kadar sürdü. Bugün kullandığımız haliyle internetin icadı ise 1989 olarak kabul edilir. Yani internetle kişisel bilgisayarın teknik olarak birleşebildiği tarih çizgisini 1990 olarak çizebiliriz. Ancak yaygınlaşması uzun sürdü ve bugün kullandığımız internet erişimli kişisel bilgisayarların yaygın olarak kullanılması 90’ların sonunu buldu. İlk bilgisayarlardan ilk kişisel bilgisayarlara, ilk kişisel bilgisayarlardan bugün cebimizde taşıdığımız ve adına her nedense hala cep telefonu dediğimiz ultra güçlü taşınabilir bilgisayarlara, teknolojinin hızı muazzam ve şaşırtıcı. Farkında mısınız; ilk bilgisayardan bugüne teknolojik gelişim hızı korkunç şekilde katlanarak artıyor ve günümüze yaklaştıkça daha kısa zaman aralıklarında daha büyük gelişmeler yaşanıyor.
Üstsel büyüme yanılgısı
Moore yasası bize her iki yılda bir ikiye katlanan bir kapasite artışından bahseder ve bu bir üstsel büyüme söylemidir. Ancak insanların geneli üstsel anlatıları yanlış anlama eğilimindedir. Üstsel büyüme, bir şeyin ikiye katlanmasını, bir sonraki sefere ise zaten katlanmış olan o şeyin yeniden ikiye katlanmasını anlatır. “Bir kağıdı 7’den fazla kez katlayamazsınız” diye bir söylem duymuş olabilirsiniz. Bunun nedeni şudur; 0,1mm kalınlığındaki bir kağıdı üst üste 7 defa katlarsanız, 128 sayfalık bir kalınlığa ulaşacaktır. Aynı etkiyi banka hesabınızda katlanan 1TL analojisi ile de hesaplayabilirsiniz. Hesabınızda 1TL olduğunu ve her gün ikiye katlandığını düşünün. Milyon TL’ye ulaşması sizce kaç gün sürer? Söyleyeyim; sadece 20. günde hesabınızdaki para 1.048.576TL olacaktır. Bu üstsel büyümenin etkisidir ve genellikle insan zihni tarafından kabul görmesi zaman alır. Üstsel büyüme etkisinin dikkat edilmesi gereken yönü ise şudur; 20. günde milyonTL sınırını aşan bu paranın 15. günde sadece 32.768TL olduğu ancak 25. gün 33 milyonTL sınırını aşacağı gerçeğidir. Bu durum bize Moore yasasının neyi anlatmaya çalıştığını ve çağımıza yaklaştıkça birim zamana oranla hızlanan teknolojik gelişmeyi açıklayabilir.
Şimdi birlikte düşünelim… Moore yasasının bize anlattığı ve bugüne kadar çoğu zaman geçerli olan bu durum, bir süre daha gerçekleşir ve teknolojideki artış hızı üstsel olarak büyümeye devam ederse neler olur? İlk bilgisayardan kuantum bilgisayara veya ilk yazılımdan yapay zekaya ulaşmamız sadece birkaç on yıl sürdüyse, önümüzdeki birkaç on yılda şu an bulunduğumuz noktadan nereye varabiliriz? Uzak galaksilere, sınırsız enerjiye, evrenin sonuna, tanrıyı bulmaya ya da tanrı rolü oynamaya?..