Çeşitli şiirlerini yorumlayarak Karacaoğlan'ın yaşamıyla ilgili kimi bilgilere de ulaşılabilir. Örneğin gurbete iki kız kardeşiyle çıktığını, arkalarında da bir ağlayanlarının bulunmadığını öğreniyoruz.
Karacaoğlan'ın doğduğu yer, genel olarak Gökçe ve Farsak köyleri üzerinde birleşiliyor. Her iki köy de aynı dairenin içinde, Kozan Sancağı çevresindedir. Ama öldüğü yerle ilgili söylencelerin alanı çok geniştir. Akşehirli Hoca Hamdi Efendi'nin anılarında:
"Maraş civarında Cezel Yaylasında doksan altı yaşında iken vefat eyleyüp vasiyeti üzerine tenha bir pınar başına defin olunup sazı çürüyünceye kadar başucunda ağaçta asılı durduğu" söylentisi yazılı.
Bir iddiaya göre, Nizip'in Keklice köyünde sazını dalına astığı bir ağacın altında yatıyor. Bir başkasına göre, Oltu'nun Penek köyünde ölmüş, Zemzem Dağı'ndaki Yasamal Yaylası'na gömülmüş. Yaygın bir söylentiye göre de, Tarsus'taki Asâab-ı Kehf Mağarası'na girip, bir daha çıkmamış.
İçel'in Mut ilçesinin Çukur köyünde bir tepenin üstünde yattığı çoğu uzmanın katıldığı iddiadır. Bu tepeye, bu gün Karacaoğlan Tepesi denilmektedir. Karşısındaki Karaçakıl tepesinde ise, Karacaoğlan'ın Karakız'ının yattığına inanılıyor. Çevre ilçelerin halkı, burasını bir ziyaret ve adak yeri olarak kabul etmektedir.
Karacaoğlan, adına söylenceler yaratılmış halk şairlerimizdendir; ancak bunların çoğu sözlü gelenekte kalmış ve yazıya geçirilmemiştir. Köroğlu kadar çok olmasa da, Karacaoğlan söylencelerinin onlarca varyantı, ölüm tarihi olarak kabul edilen 1690'lı yıllardan sonra, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde anlatılmıştır. Bunlardan bir kaçı, Sadi Yaver Ataman, Yaşar Kemal örneğinde olduğu gibi, halk geleneğinin özünden motifler de taşımak suretiyle, halk hikâyesi biçiminde düzenlenmiştir. Tümüyle halk geleneğinden derlenmiş hikâye metni olarak, Kırım söylencesinden söz edebiliriz.
Karacaoğlan'a ilişkin efsanelerden bir kaç özet vermek istiyoruz.
Karacaoğlan Ziyâreti:
Erzurum'un Olur ilçesinin Yukarı Karacasu Köyünün sınırları içinde, Karacaoğlan tepesinde, moloz taşlarla üçgen seklinde yapılmış bir mezar vardır. Halkın "Karacaoğlan Ziyâreti" diye adlandırdığı ve adaklar adandığı bu ziyaretin bir söylencesi vardır. (Kitapta)
Çukur Köyü Söylencesi
Karacaoğlan'la ilgili şu söylence de Mut yöresinde kuşaktan kuşağa anlatılmaktadır:
Aşk bülbülü Karacaoğlan ile Karakız bir birlerine sevdâlanmışlar. Karacaoğlan, Karakız'ı babasından istemiş; verilmeyince çok üzülmüş, sazı ile gurbet ellere düşmüş. Köyden köye, kasabadan kasabaya, obadan obaya gezmiş, dolaşmış, türküler söylemiş. Öte yandan Karakız da aşkını içine gömüp evlenmiş. Karacaoğlan yaşlanınca, Karakız'ın obasına dönmüş ve Dere köyü yakınında bir tepeye yerleşmiş ve günün birinde ölmüş.
Karakız, Karacaoğlan'ın ölüm haberini alınca, babasının obasından ayrılarak Karacaoğlan'ın mezarının başına koşmuş ve üzüntüsünden burada ölmüş. Bu acıklı olay karşısında duygulanan köylüler, sağ iken beraber olamayan iki sevgilinin, öldükten sonra beraber olacaklarına inandıkları için, Karakız'ın mezarını Karacaoğlan'ın yattığı yerin karşısındaki tepeye yapmışlar. O gün bu gündür, her gece el ayak çekildiğinde, Çukur tepesindeki mezarından Karakız'ın, öteki tepedeki mezardan Karacaoğlan'ın ruhları çıkar, ortadaki ovada buluşurlarmış. Yöre halkı bu mezarları ziyâret yeri olarak kabul etmiş ve adaklar adamışlar. Bu söylenceye göre, Karacaoğlan'ın mezarı (Çukur) köyü ile Dere köyü arasındaki bir tepe üzerindedir.