Yaşı altmışı geçenler hatırlar. 12 Eylül 1980 sonrası yapılacak ilk seçim öncesindeydi.

Askeri yönetim devam etmesine rağmen seçime katılacak Anavatan Partisi Genel Başkanı Turgut Özal, Halkçı Parti Genel Başkanı Necdet Calp ile Milliyetçi Demokrasi Partisi Genel Başkanı Turgut Sunalp TRT’de açık oturumda tartışıyorlardı.

O tarihlerde henüz ileri demokrasiye geçmediğimiz için liderler tek kanallı televizyon ekranlarında bile halkın karşına çıkıp tartışabiliyor, programlarını anlatabiliyordu.

TRT’deki açık oturumda Turgut Özal, Boğaziçi Köprüsünü satacağını söyledi. O zaman henüz boğazlarda sadece bir köprü vardı.

Necdet Calp, “sattırmam” diye masaya yumruğunu vurdu.

6 Kasım 1983 tarihinde yapılan seçimlerde Turgut Özal, büyük bir çoğunlukla iktidara gelince önce Boğaziçi Köprüsünü satmayla işe koyuldu.

Türkiye’de hesapsız kitapsız 40 yıl devam eden özelleştirme furyası işte böyle başladı.

Sonrasında özelleştirme adıyla neler satılmadı ki, buraya yazsak sütunlar yetmeyecek.

Cumhuriyet’in kurulmasıyla Türkiye’ye o kadar çok ekonomik değer kazandırıldı ki, sat sat bitmiyor…

Bitmemiş olacak ki bakanın açıkladığına göre Elektrik Üretim A.Ş.’ye yani kamuya ait hidroelektrik santralleri satışa konulacak. Uğruna yıllardır eylem yapılan, hani köylülerin yapılmasın, doğa bozulmasın, dereler kurumasın diye nöbet tuttuğu halde yapılan santraller var ya, işte onlar özelleştirme adıyla satılacak.

O kadarla da bitmiyor. Limanlar, otoyollar, köprüler ile kamuya ait arsa ve araziler de satışa konulacaklar arasında yer alıyor.

İlk başlarda özelleştirme yapılırken zarar eden kamu kuruluşları elden çıkarılacak yalanıyla millet kandırıldı.

Sanki Boğaziçi Köprüsü zarar ediyormuş gibi…

Şimdi öyle gerekçe belirtmeye de gerek duymuyorlar. Neyin ne olduğunu anlayan zaten anladı, anlamayan bin yıl geçse yine anlamayacak.

Asıl soru şu; özelleştirilirken kime satılacak, alıcısı kim olacak?

Tabii ki parayı veren düdüğü çalacak.

Bugüne kadar olduğu gibi yerli mi yabancı mı, alınca ne yapacak, işletecek mi kapatacak mı bakılmayacak. Parayı versin, gerisine karışmıyoruz denilecek…

Şimdiye kadar öyle olmadı mı? Et ve Balık Kurumunun satılan kısımları nerede, TEKEL ve şeker fabrikaları nerede?

Hatırlarsınız çok değil 2005 yılında Türk Telekom hisselerinin yüzde 55’i Lübnan asıllı Yahudi Hariri ailesi ile Suudilerin ortak olduğu Oger’e satılmıştı.

Yaklaşık 15 yılda hiçbir yatırım yapmadan bütün paraları toplayıp Türkiye’den çekip gitmişlerdi. Borçlarını ödemek bize kalmıştı.

Şimdi yine başa dönüyoruz…

Yeni yeni satışlar başlayacak.

Üretim olmadan elindeki değerleri satarak kalkınan ne bir aile, ne bir şirket, ne de bir devlet var.

Ülke olarak bunu defalarca deneyerek gördük ama aynı şeyleri tekrarlamaktan geri durmuyoruz.

Özelleştirmenin sonu nerede duracak, daha neler satılacak?

****

 Kurşun kalem

 Ninesini bir mektup yazarken izleyen çocuk sordu:

- Yaşadıklarımız için bir hikâye mi yazıyorsun? Yoksa benim hakkımda mı?

Ninesi yazmayı kesti ve torununa şöyle dedi:

- Aslında, senin hakkında yazıyorum. Fakat kelimelerden daha önemlisi, kullandığım kurşun kalem. Umarım büyüdüğünde sen de bu kurşun kalem gibi olursun.

Çocuk merakla kurşun kaleme baktı. Özel bir kalem gibi görünmüyordu.

- Fakat daha önce gördüğüm diğer kurşun kalemler ile aynı!

- Bu, senin nasıl baktığın ile alakalı. Kurşun kalemin 5 önemli özelliği vardır ki, sen onlara sıkıca tutunduğunda ömrün huzur içinde geçecektir.

Birinci özellik:

Harika şeyler yapabilirsin ama attığın adımları yönlendiren bir el olduğunu asla unutma. Bizim için bu el Tanrı’dır ve her zaman kendi kudretiyle bizi O yönlendirir.

İkinci özellik:

Zaman zaman her ne yazıyorsam durmam ve kalemin ucunu açmam gerekir. Bu kaleme biraz acı çektirse de sonuçta daha sivri olmasını sağlar. Bu yüzden bazı acılara göğüs germeyi öğrenmelisin, bu acılar seni daha iyi bir insan yapar.

Üçüncü özellik:

Kurşun kalem, yanlış bir şey yazdığında bunu bir silgiyle silmene her zaman imkân tanır. Yaptığımız bir şeyi sonradan düzeltmenin kötü bir şey olmadığını anlamalısın, aksine bu bizi adalet yolunda tutmaya yarayan en önemli şeylerden biridir.

Dördüncü özellik:

Kurşun kalemin en önemli kısmı, kalemin yapıldığı ahşabı ya da dışarı yansıyan şekli değil,  içerisinde yer alan kurşunudur. O yüzden her zaman kendi içine bakmalı, en çok onu korumalısın.

Beşinci özelliği ise her zaman bir iz bırakmasıdır. Aynı şekilde sen de hayatta yaptığın her şeyin bir iz bırakacağını bilmeli ve her hareketinin farkında olmalısın.

(Paulo Coelho)

***

 TEBESSÜM

 Ucuzluk

İngiltere Başbakanı, bir bakanıyla Londra sokaklarında dolaşırken bir mağazanın vitrinindeki ucuz fiyatlar dikkatini çekmiş.

Ceket 30 pound, pantolon 15 pound, pardösü 25 pound... Bunları yanındaki bakana göstermiş:

- Görüyor musun, İngiltere ne kadar da ucuz bir ülke!

Bakan, Başbakanı uyarmış:

- Sayın Başbakanım, gördüğünüz vitrin bir kuru temizleme dükkânının vitrini, giyim mağazasının değil!

 ****

 GÜNÜN SÖZÜ

Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan kötüdür.

Tolstoy