Sevgili dostlarım, şiir sanatları arasında “zıtlık” diyebileceğimiz tezat sanatı var.  Anlaşılması çok kolaydır. Birbirine karşıt kavramların bir arada kullanılmasından oluşur. Şimdi zıtlık sanatına özendiğimi sanmayınız: Acısıyla tatlısıyla, akıyla karasıyla, tasasıyla sevinciyle; hasılı bütün artı ve eksileriyle 2023 yılını geride bırakıyoruz.

Bu yılın benim yakından ilgilendiren özelliklerinden biri, “Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü”nün (UNESCO), Paris’teki 41. Konferansında Hakk’a yürüyüşünün 50. Yılında Aşık Veysel'i, 600. Yılı nedeniyle de Mevlid‘in yazarı Süleyman Çelebi'yi, “anma ve kutlama” programına almış olmasıydı. Karar 2022’de alınmıştı ama 2023’te uygulanacaktı.

Heyecanlandım, sevindim. Aşık Veysel hemşerimdi. En son oğlu Ahmet Şatıroğlu’nun eşliğinde İstanbul’da doktorları dolaşmıştık. Onları Ümit Yaşar’a götürmüştüm. Kısıtlamaların yaşandığı iki yıl dışında kırk sekiz yıl aralıksız Aşık Veysel’i Gülhane Parkı’nda anmıştım. Anmaların duyurusunu haber bültenlerini hazırlamıştım. Her yıl başta mart ayı olmak üzere, Aşık Veysel’ tanıtıcı konferanslar vermiştim. Gazetelerde dergilerde Aşık Veysel’i yazmıştım. Televizyon, radyo programları hazırlamış, bazen de konuk olmuştum. Aşık Veysel Festivallerine gitmiş, bilgi şölenlerine katılmış, bildiriler hazırlamıştım. Aşık Veysel’le ilgili kapsamlı kitaplar yazmıştım. Bunlardan birini Sivas Platformu, defalarca basmıştı. Telif tekliflerini geri çevirmiştim. Kitaplardan birini İBB Kültür Dairesi Başkanı sevgili Abdurrahman Şen’in isteği ile İBB yayınlamıştı. Gülhane Parkındaki Aşık Veysel heykelinin nasıl yapıldığını, bu heykelin önünden kimlerin gelip geçtiğini anlatan bir prestij kitap hazırlamıştım, onu da İstanbul Büyükşehir Belediyesi yayınlamıştı. İki tiyatro yazmıştım. Aşık Veysel ailesince, Ailenin manevi bir parçası halinde kabul görüyor ve halk edebiyatı alanında onlarca çalışmam, Aşık Veysel’in gölgesinde kalıyordu.

Cumhurbaşkanı dahi, yayınladığı kararname ile 2023 yılında bütün yurtta Aşık Veysel’in anılmasına ilişkin Kararname yayınlamıştı.

Sanıyor ve inanıyordum ki, 2023 yılında bana çok iş düşecekti. Hayaller deryasını kulaçlamaya başlamıştım. Aşık Veysel’e ilişkin kırk dokuz yıl katıldığım, davet edildiğim, organize ettiğim programların hepsi, bir sevgi, saygı, vefa gereği olan, gönüllülük esasında fahri hizmetlerdi. Bana büyük mutluluk ve onur vermişti. Ama, umsam da, keşkeleri sıralasam da, kimseyi etkinliğimize katılmaya, bir uçundan tutmaya zorlayamazdım.

Ama bu yıl, Arkada koskoca Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve bütün kamu kurum ve kuruluşları vardı. Bir görev gereği yapacaklardı.  Artı, halkçı badiyelerin, halkçı olmak iddiasında başkanları, kültür daireleri vardı. Evvelki yıllar gibi gönüllü kimselerin fahri katılımlarıyla değil, bütçeli, akçeli hizmetler için güçlük, teşkilat ve personel sorunu yoktu. Yurdun çeşitli yerlerinde konferanslar, okullarda münazaralar yapılamaz denilemezdi.

Güzel etkinlikler için çok güzel zaman, zemin, şans zenginliği vardı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdür yardımcılığına Sivaslı sanatçı Enver Merallı getirilmişti. O yıllar yılı fahri olarak emeğini esirgemeyen bir kişiydi. Yine Kültür Bakanlığı Halk Müziği şefi, Uğur Kaya idi. Doğan ve Uğur Kaya kardeşlerin halk müziği ve halk edebiyatına hizmetleri saymakla bitmezdi. TRT’de çalışan ve yeni emekli olmuş Kubilay Dökmetaş gibi bu işlerin gönüllüsü pek çok arkadaş bulunuyordu, Aşık Veysel ve ailesini yakın tanıyan, türkülerini derleyip notaya alan hemşerisi İhsan Öztürk vardı. Hasılı çok olumlu bir ortam ve  beni hayal deryasında yüzdürecek ortam hazırdı.

Hayallerimi yarınki yazımda anlatacağım.