Yaz mevsiminin en sıcak günlerini yaşıyoruz. Temmuz sonunda daha da sıcak olacağı söyleniyor. Basra’da hava sıcaklığının altmış yedi derece ölçüldüğü ile ilgili bir haber yayınlandı. İnsan bu derece yüksek ısıda yaşayabilir mi? Hadi bir şekilde insanlar yaşamayı başardı ya bitkiler ve ağaçlar?
Çocukluğumda yağan adam boyu karlar artık yağmıyor. Oysa aynı coğrafyada yaşamaya devam ediyoruz. Mevsimler çoktan değişti.
Buzul çağının yarattığı yok oluşa benzer bir yok oluş mu bekliyor bizleri inanın bilmiyorum. Önümüzdeki yılların sanırım en önemli sorunu bu küresel ısınma olacak.
Dünya’nın kendisini yok etmesini beklemeden belki de insanlar yakıp yıkıp yok edecek bu yaşamı.
Devasa bir savaş hazırlığı var. Yığınaklar yapılıyor. Yeni cepheler, ittifaklar belirleniyor. Ülkeler arasındaki gerginlik sürekli artıyor. Anlaşmazlıklar ülke gündemlerinde tutulmaya devam ediyor.
Dünya üzerindeki savaşların tamamı paylaşım savaşıdır. Ülkeler diğer ülkelere karşı etkilerini, güçlerini artırmak ister. Bu istek mutlaka savaşla sonlanır.
Bizler üçüncü paylaşım savaşına tanık olmak üzereyiz. Her savaş bir öncekinden korkunç olmuştur. Ülkeler barış zamanlarında daha güçlü silahlar yapmaya odaklanır. Yeni savaş taktikleri geliştirir. Asker sayısını sürekli çoğaltır. Her yeni savaş bir öncekinden daha çok can alır.
Endüstriyel gelişimi silah üretimi çok hızlandırır. Daha hızlı uçaklar, menzili artırılmış toplar, füzeler ve bunlar için yapılan araştırmalar temelde ilerlemeyi de belirler. Her ülke tarihi boyunca en güçlü savaş silahlarına sahip olmak istemiştir. Bunun için çok para ve zenginlik gerekir. Çok para kazanmak için bölgesel veya küresel hakimiyet şarttır. Bu hakimiyet te ne yazık ki savaşlarla sağlanır.
İnsanlık bu kısır döngüyü hiç kıramayacak.
Savaşları kazanan taraflar kendi kurallarını koyar. Kimden ne alacağını, kime ne satacağını belirler. Hatta savaşacak insanları da hakim olduğu yerlerden toplar. Kazanan taraf yendiği insanları köleleştirir.
Kuralı koyan altını alır, altını olan kuralı koyar diye bir söz var aslında bu cümleyle açıklanabilir her şey. Galiba temel itki güç isteği.
Ülkeniz ne kadar barışçıl olursa olsun mutlaka sizin ülkenizden de istedikleri zenginlikler olacaktır. Bu madenler, doğal zenginlikler, geçiş yolları, petrol olabilir. Birileri neye ihtiyaç duyuyorsa ve o sizde varsa mutlaka almak için kapınızı çalacaklardır.
Gizli kapılar arkasında planlar yapılıyor. Savaş davulları her yerden duyulmaya başladı. Üçüncü paylaşım savaşı kapımıza kadar geldi. Aslında çoktan başladı üçüncü paylaşım savaşı; sadece adı konmadı.
1.Dünya savaşı korkunçtu; 2.Dünya savaşı daha da korkunç oldu. 3.Dünya savaşını düşünmek bile istemiyorum. Nükleer, biyolojik, kimyasal silahlar ülkelerin cephaneliklerinde kullanılmayı bekliyor. Bu silahların yaratacağı yıkımı ve yok oluşu tahmin etmek mümkün değil. Kesin olan şu ki bu bir yok oluş savaşı olacak.
Ortak akıl üzerine yeni bir dünya kurmadıkça bu tehlike hep kapımızda bekleyecek.
"Si vis pacem, para bellum" bu sözün Türkçesi “barış isteyen savaşa hazır olsun.” Caydırıcılıkla ilgilidir. Bir tabanca mermisi de adını bu cümlenin son bölümünden alır “parabellum.”
Ya aşırı üretip aşırı tüketerek ya da savaşarak yok edeceğiz insanlığı.