Ahmet Kutsi Tecer’in babası aslen Erzincan Kemaliyeli olan Abdurrahman Bey, 1895’de Beyrut'a bağlı Kudüs Duyun-ı Umumiyesi müdürüydü. Ahmet Kutsi Tecer, Kudüs’te 4 Eylül 1901’de doğdu. Bir Türk şehri olan Kudüs’te doğduğu için babası ona Ahmet Kudsi adını koymuştu.
Ahmet Kutsi Tecer, kısa sayılabilecek ömrünü; ülkesinin eğitimine, sanatına ve kültürüne adayan, bütün yönleriyle timsal insanlardan biriydi. O, içinde vücut bulduğu halkının kültürünü benliğinde özümsemiş, sevdasını yüreğinde taşımıştı. Kendisine Avrupa’da eğitim imkânları sağlayan Cumhuriyet’e, hayatının sonuna kadar kanat gerenlerden oldu. Her şeyden önce o Anadolu çocuğuydu. Yüce Ata’nın başlattığı inkılaplara, bütün içtenliği ile inanmış, aydın, eğitimci, şair, yazar, kültür ve fikir emekçisiydi.
Cumhuriyet Türkiye’sinin Anadolu’ya aydınlık götüren ilk eğitimcilerinden oldu. Şiirleriyle, halk bilimi alanındaki çalışmalarıyla, oyunlarıyla ve güzel Türkçesiyle günülerde taht kurdu. Kurmaya da devam ediyor.
Ahmet Kutsi Tecer’in hayatında bir dönüm noktası Sivas olmuştu. Dört yıl kaldığı Sivas’ta Türk Halk edebiyatı, âşıklık geleneği ve halk bilimi açısından pek çok ilki gerçekleştirmişti. Hizmetleri anılan alanların tarihine altın harflerle kazılacak nitelikteydi.
Ahmet Kutsi Tecer’in yönünü bulduğu kent Sivas olmuştu. Sivas için ise Ahmet Kutsi Tecer, toprak altında kalmış hazinelerine gün yüzüne çıkaran ve onları ulusuna armağan eden define bulucuydu. Sivas’ta yaptığı hizmetler arasında Âşık Veysel’i keşfetmesi kadar önemli olanı Muzaffer Sarısözen’in önünü açarak, Türk Halk Müziği’nin anıt adamı olmasına katkı sağlamasıydı.
Ahmet Kutsi Tecer, bir yandan da kendi şiirini yazıyordu. Cumhuriyet’in ilk yıllarında etkin olan edebi akımlardan Beş Hececiler ve Yedi Meşaleciler arasında girmedi. Ancak bunların birleştiği nokta “Memleketçi Şiir” geleneğiydi ki, Tecer bu geleneğin bir parçasıydı.
İlk akla gelen şiirleridir. Heceyi kullanmadaki ustalığı, yalın söyleyişi, arı-duru dili, canlı anlatımı, halk deyimlerini yerli yerinde kullanışı, Türk musikisine sahipliğiyle Tecer'i unutamayız.
Ahmet Kutsi Tecer’in eğitim, şiir ve folklor çalışmaları dışında ilgi alanına oyun yazarlığı da giriyordu. Onun ikinci sanat dalının tiyatro olduğunu söyleyebiliriz. 1940'1ı yıllarda köy oyunlarına ilişkin araştırmalarının sonucunu “Köy Temsilleri” adını verdiği kitapta toplamıştı. Bu kitabıyla köylümüzde var olan dramatik unsurları ve folklor zenginliklerini gözler önüne sermişti. Türk halkının zengin kültür mirasını keşfederek, bu mirası tiyatro eserleri ile aktarma başarısını gösterdi. Kendinden sonra bu alanda çalışma yapacakları da yüreklendirdi.
Sanatı, şiiri üstüne çok şey yazıldı, söylendi. Yarın daha geniş araştırmalara konu olacak diye düşünüyorum ve öyle olmasını diliyorum. Yaşadığı yüzyılın Türk şiirinde birçok gönülde taht kurmuş Ahmet Kutsi Tecer şiirlerinde de hayat gibi gösterişten süsten uzaktı. Öze önem veren, sesin musikili bir büyüleyişle şiire dönüşmesini gerçekleştiren, mısra düzeninde halktan, halk bilimden yararlanan, halkın arasından çıkıp halka giden milli bir sanat anlayışında karar kılan öncü insandı.
Batıyla tanışması Paris'teki öğrencilik yılları dâhil onun hem sanatına güç katmış hem de bakış ufkunu genişletmiş, zenginleştirmiştir. Ahmet Kutsi Tecer hakka yürüdüğünde 66 yaşındaydı. Eğitime adadığı ömrü de dikkate alınmak şartıyla hayatının en uzun süresi şiire ayırdığı yıllardır.
Ahmet Kutsi Tecer, Cumhuriyeti'nin kurulması için cephede savaşanlardan değildi. Ama o Cumhuriyetin yücelmesi için kalemiyle eğitim ve kültür cephesinde görev aldı.. "Orda, uzakta" ki köylerdeki halkın kültürünü yaşadı, yaşattı, gelecek kuşaklara aktardı. Ömrünce Cumhuriyete kanat geren bir anıt insandı. Doğumunun 122. yılanda saygı ile anıyor, rahmet diliyoruz. Ruhu şad olsun.