Ali Mümtaz Arolat 23 Temmuz 1897’de İstanbul’da doğdu. Türkiye'nin ilk sembolist şairlerindendi.
3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, Annesi Fatma Refia Arolat idi. I. Dünya Savaşı'nın başlaması üzerien Galatasaray Lisesi'ndeki eğitimini yarıda bırakıp savaşa katıldı. Öğrenimini 3 yıl sonra Ticaret Lisesi'nde tamamladı. Çeşitli bankalarda çalıştı. 1926 - 1962 yılları arasında İş Bankası Umum muhasebe müdürü olarak görev yaptı, 1962'de emekli oldu. 1923 yılında Fitnat Altınanıt ile evlendi. 5 erkek çocuğu oldu.
Küçük yaşlardan itibaren şiire ilgi duydu. İlk şiirlerini Seza adıyla Şair ve Nedim dergilerinde yayımladı. Celal Sahir'in yayımladığı Kitaplar degisinde Ali Hasan adıyla şiirleri yayımlandı. Kendi adıyla Yeni Mecmua ve Yahya Kemal'in edebi başkanlığında çıkan Dergâh dergilerinde yazdı. 1926 yılında şiirlerini Bir Gemi Yelken Açtı adlı kitapta topladı. İkinci şiir kitabı "Hayâl İkliminden Dönen Diyor Ki" 'yi yayımlaması 1960 yılını buldu. Başlangıçta hece vezniyle eserler veren şair, daha sonra serbest vezne yöneldi. 4 Eylül 1967’de hayatını kaybetti. Şairin mezarı İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı'nda.
Ali Mümtaz Arolat, Cumhuriyet döneminde imajist akımın etkisinde şiirler yazdı. Bunlardan birisi, “Bir Gemi Yelken Açtı” adını taşıyor. Şiire giren unsurlar, denizden çok çevre, gemi ve yolcularla ilgili. Çığlıkla kaçışan martılar, derinden derine sürüklenen rüzgâr, beyaz ve gümüş yelkenler, titrek suda ölgün kızıllığın yansımaları, bulutlar, solan şafak gülleri ve bu dekor içinde hem ağlayan hem kahramanlık taslayan yolcular. Yani hayalin, bir başka türlüsü.
Bir gemi yelken açtı hayal iklimlerine
Civardan çığlıkla yorgun martılar kaçtı
Rüzgar sürüklenirken derinlerden derine
Hayal iklimlerine bir gemi yelken açtı
Beyaz yelkenlerinde ölgün bir kızıllığın
Titrek son akisleri dalgalandı belirsiz
Toplanırken göklerde bulutlar yığın yığın
Hırçın bir fırtınayı düşünüyordu deniz
Ufuklarda solarken altın şafak gülleri
Yabancı alemlerden saadetler, emeller
İhtiraslar bekleyen kimsesiz gönülleri
Gizlice sıkıyordu kızgın demirden eller …
En katı yüreklerinin bile bu sabah iki
Üç damla yaş kurudu solgun yanaklarında;
Açılan yolcuların hepsi hissetmişti ki
Bugün de erişilmez o diyara, yarın da…
Madem ki o iklime erişmeye imkan yok
Neden böyle vakitsiz enginlere çıkışlar?
Bulutlar toplanıyor, ufukta dalgalar çok
Kış geliyor, yelkenler emin bir yerde kışlar
Yolcular diyorlar ki: -Erişmek ümidi az
Biliriz dalgaların her biri mezarlık
Belki de içimizden hiçbiri ayak basmaz
Lakin yolunda ölmek, bu da bir bahtiyarlık
Ufkun dört duvarına kanadını vurarak
Rüzgâr sürüklenirken derinlerden derine
Gümüş yelkenlerini yüksekten savurarak
Bir gemi yelken açtı hayal iklimlerine...
Ali Mümtaz Arolat, “Bir Gemi Yelken Açtı”da insanları varlık dışı bir bilinmeyen âleme doğru giderken tasvir ediyor. Bu ümitsiz bir yolculuktur.
Ali Mümtaz Arolat, Millî Edebiyat Cereyânı'na katılmış, hece ölçüsu ve güzel Türkçe ile örnekler vermişti. Şiirlerinde, ince bir melalin yanı başında, mûsikîyi unsurlarını da kullanmaktaydı. Bu bağlamda, aşk ve doğa temalarını işledi. Ritme ve hayâl güzelliğine yer verdi. Önceleri hece vezniyle yazarken sonra serbest nazma yöneldi. İlk şiirlerini Seza imzasıyla; Şâir, Nedim, Yeni Mecmua ve Dergah dergilerinde yayımladı.
Ahmet Haşim’i anımsatan bir şiiri şöyle:
HAVUZ
Uyuklayan yorgun akasyaları
Koynunda titreten geniş bir havuz.
Üstünde fıskiye, mehtabın sarı
Rengiyle ağlıyor halsiz uykusuz...
Kaç yıl fıskıyenin bu ince, uzun
Suları, bükülmüş altın çiçekler
Halinde, bu ölgün sessiz havuzun
Üstünde sessizce dökülecekler...
Biri hareketsiz, sessiz yatıyor;
Birinde dinmeyen gözyaşı var.
Bilsen bana neler hatırlatıyor
Bu ölmüş sulara ağlayan sular.