Gölgelenmek isterken
Güneşte bezim yandı.

Ezgi olmak diledim
Elimde sazım yandı.

Derdimi dökecektim
Dudakta sözüm yandı.

Ufukları gözlerdim
Sonunda gözüm yandı.

Çapraz gitti… Gelmedi…
Firkatten özüm yandı…

Aydil Erol Ağabey, rahmetli Kemal Çapraz’ın vefatından sonra bu şiiri yazmıştı.

Hepimizin bam teline dokunan, zaman zaman güldüren, çoğu zaman düşündüren, ders veren, ibret almamızı sağlayan Aydil Ağabeyi de ebediyete uğurladık.

Ne yazık ki, acımızı ve gönlümüzden geçeni ifade edecek, bu kadar güzel şiir yazacak kimsemiz de kalmadı.

Aydil Ağabey, birçok insanın ancak 10 ömre sığdırabileceği hizmeti verdi.

Bütün davası Türklük, Türk dünyası ve Türkçe içindi. Türkçe’yi en iyi kullanan, imla kurallarını en iyi bilen ve uyan biriydi…

“Hayatıma yön verir yalnız yasayla töre

Bütün işler olacak: Türk için Türk’e göre” dedi ve hep bu uğurda yaşadı.

Hizmetleri karşılığında saraylarda yaşaması ve el üstünde tutulması gerekirken, çok çileli bir hayat sürdü.

Üç kuruş menfaat için dansöz gibi kıvıranların olduğu günümüzde hiçbir zaman çıkar için eğilip bükülmedi, dosdoğru bir hayat yaşadı.

Paraya, makama mevkiye tamah etmedi, sözünü esirgemedi, doğru bildiğini her daim söyledi.

Özü sözü birdi, üç kuruş menfaat için asla kimsenin önünde eğilmedi, dik durdu; inandığı gibi yaşadı. İlkelerinden, fikirlerinden, inancından asla taviz vermedi; vatan için, Türk milleti için, Türk dünyası için ve Türkçe için ömür boyu yılmadan mücadele etti.

Geriye mal mülk servet bırakmadı ama şiirleri, hoyratları, kitapları, yazıları dünya durdukça konuşulacak ve anlatılacak.

Hepimize insan olmanın, ilkeli olmanın, dürüst olmanın, dost olmanın güzelliğini yaşayarak gösterdi ve miras bıraktı.

Türk dünyası sevdalıları bir bir aramızdan ayrılıyor.

Güzel atlar da azaldı, güzel atlara binecek iyi insanlar da…

*****

Er kişi

Aydil Erol’un 10 Aralık 2016 tarihinde büyük Türk düşünürü, yazar ve şair Nihal Atsız için yazdığı yazıyı aynen aktarıyorum. Bu güzel yazı Aydil Erol için yazılmış gibi geliyor…

Damarında kanı: Bir alev…

Yaşaması: Roman…

Ölümü: Şiir…

Çelik iradeli, çelik karakterli “Er kişi…”

Fırtınalarla, kasırgalarla, boralarla, acılarla, yokluklarla, sürgünlerle, ıstıraplarla ve… Pervasızlıklarla dolu bir ömür…

Bir ülkü uğruna feda edilen yetmiş yıl, örnek bir yaşayış…

Nezaket abidesi; hoşgörü ve mizah kaynağı…

“Her devrin menkubu.” (Dert ve meşakkatlere maruz kalmış)

Şu söz onun için söylenmiş gibidir: “Ölürsen yer beğensin; kalırsan el.”

Onun dünyasında “Ölüm şanlıdır, her yiğide nişanlıdır.”

Gönlü “Istırap yaylası”dır, “gam çölü”dür.

Dünyanın ikbaline de, idbarına (talihsizlik, bahtsızlık) da gülüp geçer…

O, “Altayların ve Tanrıdağ’ın çevresinde ırkının şeref taşan efsanesinde.”

Ve… “Bir ülkünün mehabetinin zirvesinde”dir…

“İftiharı maziye, ırka, sancağadır.”

“Katı yasalı” olmasına “katı yasalı”dır, lakin kalbi de bir gül yaprağı gibi narindir…

“Adı Atsız’sa da nice atlıları atından indirecek derecede yüreklidir…”

Dr. Rıza Nur’un mezar taşına yazdırdıkları kendisi için de söylenmelidir:

TÜRKLÜK İÇİN YAŞADI TÜRKLÜK İÇİN ÖLDÜ.

*****

TEBESSÜM

Kaşı gözü

Adını vermek istemediğim, türküleri pop müzik gibi okuyan bir arkadaş bir gün, Âşık Veysel’in huzurunda, onun “Uzun ince bir yoldayım” adlı eserini okudu. Sonra da Veysel’e sordu:

- Baba nasıl oldu?

- Sağ ol evlât, güzel okudun.

- Baba, nasıl beğendin mi?

- Güzel oldu.

- Baba sahi gerçekten beğendin mi?

Koca Veysel, bu sonu gelmez sorulara, sonunda şu cevabı verdi:

- Sağ ol; iyi okudun, güzel okudun amma, kaşının gözünün yerini biraz değiştirmişsin!

(Aydil Erol’un Ufuk Ötesi Gazetesindeki yazısından alıntıdır)

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Din diyerek cin satar bugün dünkü sahtekâr; hayatının gayesi: Kumar, yalan, ihtikâr.

Aydil Erol