Seneca, Hz. İsa’dan dört yıl önce doğmuş ve MS 65 yılında ölmüş. Devlet Adamı, Filozof, Nutuk Ustası ve Tragedya yazarı gibi pek çok niteliği var.

Yaşadığımız seçim ortamında Seneca’nın Mutlu Yaşam Üzerine, (Yaşamın Kısalığı Üzerine) kitabının 40. Sayfasından bir alıntı yapacağım. Lütfen sabırla okuyunuz ki, ben asıl mesajıma döneyim.

Her tarafınız yara bere içindeyken başkalarının sivilcelerine bakıyorsunuz. Bu, uyuz illetiyle cebelleşen birinin en güzel bedenlerdeki ben ve siğillerle alay etmesi gibi bir şeydir. Para peşinde koştu diye Platon'u, para aldı diye Aristoteles'i, parayı reddetti diye Democritus'u, para harcadı diye Epicurus'u eleştirin. Alcibiades ile Phaedrus'u atın önüme, kusurlarımın benzerleriyle karşılaştığınızda en büyük bahtiyarlığa kavuşacaksınız! Niçin daha ziyade sizi her yandan ele geçiren, bazısı dışarıdan çöreklenen, bazısı bizzat iç organlarınızda alevlenen kendi kötülüklerinize odaklanmıyorsunuz? Kendi durumunuzu yeterince bilmeseniz bile, insani meseleler daha iyi insanlara kara çalmak için boşboğazlık edecek boş vakti bulabileceğiniz bir konuma henüz ulaşmamıştır….”

Kırk Hadis’ten mealen şu sözü de aktarmalıyım: “Ölçülüp biçilmiş hayırlı ve güzel bir söz yahut susmak, Müslümanın kişiliğine bir heybet ve vakar kazandırır. Çok konuşmak, boşboğazlık etmek ve kendisini ilgilendirmeyen hususları müdahale etmek ise Müslümanın kişiliğini yaralar, başkaları nazarındaki heybetini ve değerini azaltır.”

Kendinizle baş başayken bile boşboğazlık etmemenizi öğütleyenlere itiraz eder, “Yalnızken bizi kim duyar?" diyebilirsiniz. Bir bilge kişi çıkıp size "Yalnızken kimse duymaz ama, yalnızken de az konuşmaya alışanın ağzı sıkı olur. Kalabalıkta boşboğazlık etmez," diyebilir.

Ömer Hayyam’ın olduğu söylenen bir dörtlük var. Kimin olduğu önemli değil. Ama, ana fikri itiraz kabul etmez. Hak verirsiniz:

Şu serviyle süsen neden dillere destan?

Neden hep onlara benzetilir hür insan?

Birinin on dili var, boşboğazlık etmez.

Ötekinin yüz eli var el açmaz, ondan!”

Bir çok versiyonu var. Kimi, hurmayı dün yedirir, kim gece yedirir, kimi de bıldır yedirir. Kimi yalnız tırmalattırır kimi çok kötü yerleri. Evet yediğin hurmalar bir gün seni tırmalar.

Bunu, kişinin maddi olarak yaptığını bir iş olarak da kabul edebilirsiniz, söylediği bir sözü de. Yaptığı yanlışların bedelini bir gün mutlaka ödeyecektir. Aradan uzun zaman geçmiş, olsa da kötü sözünün, davranışlarının karşılığını görecek, acısı çıkacaktır.

Şu seçim ortamında birbirine kuzu sarması gibi görücüye çıkanların karışışına zamanında söylediği sözler çıkıyor ki, aman Allah yenilir yutulur değil. Evet insan bir gün utanacağı sözleri söylememeli .

Ne güzel sözdür: "Boğaz dokuz boğumdur, boğa boğa söyler" Boğa boğa değil de dokuz kantarda tarta tarta söylemelisiniz. Düşünmeden söylenen sözler, hem karşınızdakinin canını yakabilir hem de size telafisi zor problem olabilir. Söyleyeceğiniz sözleri öncelikle düşünülmeli ve boğazınızın boğumlarında tartılmalısınız.

İnsanlar için en ağır yaralardan birisi dil yarası olmaktadır. Bu sebeple söylenen lafların sala sala değil, saya saya söylenmesi gerekir.

Dil hem gönül, hem ağzımızdan dökülün sözlerin organıdır. Aşık Ömer’in “ Dedim dilber niçin sararıp soldun / Dedi hep çektiğim dil yarasıdır,” sözü gönül anlamındadır. Ama Orhan Gencebay’ın “Bu inat bu kapris bu kavgalar yıprattı sevgimizi / En acı sözler bile söylerken tutmadık dilimizi” sözlerindeki dil, siyasilerin bugünlerde işlerin yoğunluğundan mesaiye kalan dilidir.