Şair “Bulsam, bir sihirli anahtar bulsam,” diyor. O anahtarla göğün mavi kapılarını açacak, Samanyolu’nda geçip, yıldızların altın yapılarını dolaşacaktır. Işıktan kolların boynuna dolanmasını arzulayacak. Perde perde gök, bütün sihrini açacak belki kaybolan sesleri kaybolan yüzleri yeniden duyacak, görecektir.

Şair sonra bir anahtar ve bir kapıyı yer yüzündü arzulayacaktır:

“Bulsam, bir sihirli anahtar bulsam,

Toprak kilidini açsam dünyanın,

Çözsem düğüm düğüm muammasını

Ölüm denen sonsuz, büyük rüyanın!

Gelse bahçe bahçe mevsimler dile,

Ağaçlar, çiçekler konuşsa biraz:

Kimdir şu dallarda kızıl gülleri

Böyle alev alev yakan sihirbaz!

“Bulsam, bir sihirli anahtar bulsam,

Ne yıldızlar için, ne güller için!

Alnı eşiğinde bekleyenlere

Açılmak bilmeyen gönüller için!

Gönül kapısını açmak hem zor, hem kolay. Kimi zaman kilidi, bir tatlı dil bir tatlı tebessümle açılır. Kimi zaman sahibine bile açılmaz.

Efendim Şiir, Yusuf  Ziya Ortaç’ındı. 1895’te İstanbul, Beylerbeyi’nde doğdu. 

Şiire Vefa lisesinde öğrenciyken başladı. Aruz vezniyle yazıyordu. 1914’de Kehkeşan dergisinde yayımlandı. Dr. Abdullah Cevdet Bey’le tanışınca, İçtihat dergisine şiirler göndermeye başladı.

Ailesi Bebek’e taşındı. Rıza Tevfik’le komşu oldu. Onun aracılığı ile Ziya Gökalp’le tanıştı. Onların teşvikiyle hece vezni ile şiir yazmaya başladı.

Liseden 1915’de mezun oldu. Darülfünun-ı Osmani'ni açtığı yeterlilik sınavını kazanarak edebiyat öğretmeni oldu.

1916’da “Akından Akına” adlı manzume kitabını yayımladı.

1918’de, Sedat Simavi’nin çıkardığı Diken dergisinde “Çimdik” takma adı ile mizahi yazılar yazdı.  12 Aralık 1918 tarihinde hiciv ve mizah alanına, “Şair” isimli bir şiir dergisi çıkardı.

1919’da mizahi manzumeler içeren Şen Kitap; kahramanlık, vatan sevgisi üzerine sekiz şiir içeren Şairin Duası ile Âşıklar Yolu adlı şiir kitaplarını, 1920’de Cenk Ufukları adlı şiir kitabını yayımladı.

Şiirin yanı sıra tiyatro eserleri de verdi. Binnaz adlı üç perdeli trajedi 7 Nisan 1917’de Darülbedayi sahnelerinde oynandı. Bu oyunu manzum komedi olan Nâme , üç perdelik manzum piyes olan Kördüğüm izledi.

7 Aralık 1922’de itibaren Orhan Seyfi Orhon'la birlikte Akbaba mizah dergisini çıkarmaya başladı.

Dergide Çimdik ve İzci takma adlarıyla mizahi yazılar ve şiirler yayımladı. 1930’lu, 1940’lı yıllarda siyasi çalkantılar nedeniyle yayımına ara vermek zorunda kaldı.  Ortaç, ölümüne kadar dergiyi çıkarmaya devam etti.

Akbaba’yı çıkarmaya devam ederken Orhon Seyfi ile birlikte daha kısa ömürlü başka dergiler de çıkardı. Bunların arasında Heray ve Çınaraltı vardı.  1938’de Bir Selvi Gölgesi, 1946’da Kuş Cıvıltıları adlı kitapları yazdı. Öykü ve roman türünde eserler de ortaya koydu. "Kürkçü Dükkanı", "Şeker Osman", "Göç" ve "Üç Katlı Ev" kitapları yayımladı.

Ortaç, 1946-1954 arasında VIII. ve IX. Dönem Ordu milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulundu. 11 Mart 1967’de İstanbul’da hayatını yitirdi. Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.

Bir daha o fırsat geçer mi ele?

Dün gördüm, bugün de göresim geldi!

Gülüşü o kadar hoştu ki hele,

Lebinden koncalar düresim geldi!

Hem küçük, hem güzel, hem de utangaçtı,

Gözleri gözümden daima kaçtı,

Saçları ne güzel, ne ipek saçtı,

Öpüp okşayarak öresim geldi!

Yüzü benziyordu bahar ayına,

Kaşları can yakan aşkın yayına,

Hasretle kapanıp hâk-i pâyına,

Yüzümü, gözümü süresim geldi!

Beş romanı, beş antoloji ve inceleme kitabı, dört oyunu ve dokuz şiir kitabı vardı. Şiirlerinden bazıları bestelenmişti.