Alman ahlakı veya Alman etiği, özellikle Almanya'nın felsefi ve kültürel geleneğinde önemli bir yere sahiptir. Alman düşünürler, felsefi tarih boyunca çeşitli etik teorileri geliştirmişlerdir ve bu teoriler genellikle derinlikli, sistematik ve eleştirel bir yaklaşıma sahiptir.
Tarihsel süreç boyunca Alman felsefecilerin, düşünürlerin geliştirdikleri fikirler ve yaklaşımlar toplumun gelişmesinde ve yöneliminde belirleyici olmuştur. Günümüzde “disiplin” denildiğinde eğer Almanlar akla geliyorsa, bunun nedenini salt katı kurallarda değil, eğitimsel gelişmişlik seviyesinde aramak gereklidir.
“İyi niyet, iyi bir sonuç getirmezse bile, ahlaki olarak değerlidir” Immanuel Kant
Alman etiği, Immanuel Kant'ın etik felsefesinin etkisi altında büyük ölçüde şekillenmiştir. Kant'ın "Kategorik İmperatif" gibi kavramları, Alman etiğinin temelini oluşturur. Kant'ın evrensel ahlaki yasaların varlığına ve özgür iradenin önemine vurgu yapması, Alman etiğinin önde gelen özelliklerindendir. Friedrich Nietzsche de ahlaki değerlerin kökenleri üzerine derinlemesine bir düşünce yürütmüş ve geleneksel ahlaki değerleri sorgulamıştır. Nietzsche'nin "iyi ve kötü" ayrımını "efendi-memur" veya "köle-memur" ayrımı olarak ele aldığı ve "aşkın değerler" kavramını ortaya attığı görülür. Ona göre, bireyin kendi değerlerini yaratması ve kendi ahlaki kodlarını belirlemesi gereklidir.
Bir başka Alman filozof Georg Wilhelm Friedrich Hegel ise, ahlaki yaşamın toplumsal ve tarihsel bağlamda anlaşılması gerektiğini vurgular. Hegel'e göre, bireyin ahlaki gelişimi, toplum içindeki rol ve ilişkilerine dayanır. Ahlaki değerler ve normlar, toplumun gelişimi ve tarihsel süreç içinde ortaya çıkar. Heidegger de varoluşçu bir perspektifle insanın varoluşunu ve ahlaki sorumluluğunu ele alan Alman filozoflardandır. Ona göre, bireyin özgürlüğü ve sorumluluğu, kendi varoluşunu ve diğer insanlarla ilişkisini anlamasına bağlıdır.
Alman etiği, bu ve diğer etkileyici düşünürlerin katkılarıyla zenginleşmiştir. Alman felsefesindeki derinlik ve karmaşıklık, etik tartışmalarında önemli bir rol oynamış ve dünya çapında etkili olmuştur. Bu düşünürlerin görüşleri, etik ve ahlak ile ilgili derinlemesine bir düşünce ve tartışma sunar. Her birinin farklı bakış açıları ve vurguları vardır, ancak hepsi insanın ahlaki sorumluluğu ve değerlerin doğası üzerine düşünmüşlerdir.
Etik ve Ahlak Üzerine
Alman etik ve ahlak anlayışını şekillendiren düşünürlerin bazı ifadelerinde günümüz Alman disiplininin temellerini bulmak mümkündür:
"İnsanlar sadece araçlar değil, aynı zamanda amaçlardır." Kant
"İyi ve kötü, insan tarafından yaratılır ve toplum tarafından belirlenir." Nietzsche
"Ahlaki değerler, toplumsal gelişim ve tarihsel süreç içinde ortaya çıkar." Hegel
"Varoluşçu bir perspektifle, insanın özgürlüğü ve sorumluluğu, kendi varoluşunu ve diğer insanlarla ilişkisini anlamına dayanır." Heidegger
"İnsan, kendi içinde bulunduğu koşulların etkisi altında hareket eder ve ahlaki değerler de bu koşulların bir yansımasıdır." Schopenhauer
"Ahlaki değerler, bireyin inançları ve toplumun değerleri arasındaki etkileşimin bir ürünüdür." Weber
Thomas Tuchel ve Bayern Münih
Bayern Münih ve yukarıda özetlemeye çalıştığım ahlak/etik konusunun birbiriyle ne ilgisi var anlatayım. Bayern Münih sosyal medya hesabından futbol takımının teknik direktörü olan Alman çalıştırıcı Thomas Tuchel ile anlaşarak yollarını ayırma kararı aldıklarını taa 21 Şubat’ta duyurmuştu. Biraz garipsedik. Başarısız sonuçlar (!) nedeniyle yollar Tuchel ile ayrıldı ancak Tuchel sezon sonuna kadar takımın başında kalacaktı. Bugün itibariyle Bundesliga’da şampiyonluk şansı kalmayan Bayern ikinci sırada yer alırken, dün (17.04.2024) oynanan Şampiyonlar Ligi çeyrek final karşılaşmasında Arsenal’i yenerek yarı finale yükseldi. Takımın başında ise yine Şubat ayında sezon sonunda takım ile ilişkisi kesileceği açıklanan olan Tuchel vardı. ‘Başarısızsın ve takımdan gönderildin’ denilen Tuchel, anlaşma gereği kalan maçlarda takımının başında durmaya, birlikte sevinmeye ve özveriyle çalışmaya devam etti. Bu arada aynı sezon içerisinde başarısız sonuçlar nedeni ile Beşiktaş futbol takımında 5 farklı teknik direktör değişikliği olduğunu not düşelim.
Ahlaki erdemlerini mühendislik alanından sosyal alanlara, spor dallarından politikaya kadar her alanda yansıtan Almanlar, özdeşleştikleri ‘disiplin’ kavramının içerisini aslında etik ile doldurmuşlardı. İkinci Dünya Savaşının sona erdiği yıllarda Almanya’da taş üstünde taş olmayan Almanlar hızla çalışmaya ve gelişmeye başlarken, 1923’te İktisat Kongresini toplayan peş peşe fabrikalar açan Türkiye Cumhuriyeti bir eğitim mucizesi olan Köy Enstitülerini 1948’de kapatmayı seçmişti.
Ahlaki erdemlerle çalışan her birey toplumu, ahlaki toplumlar da ülkelerini hep daha ileriye götüreceklerdir. Bu bir zincirdir ve etik bu zincirin kaynak noktasıdır. Kaynağı olmayan zincirler er geç kopmaya mahkumdur. Bu vesile ile Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 1919’da söylediği sözünü tekrar hatırlamakta fayda vardır:
"Hiçbir millet yoktur ki, ahlâk esaslarına dayanmadan ilerlesin." Mustafa Kemal Atatürk