Bugünkü Eyüpsultan

Yakın zamanda pek çok fabrika kapatıldı veya buradan kaldırıldı. Haliç artık kokmuyor. Su kenarında oturmak artık mümkün. Bundan dolayı Eyüpsultan’ın nitelikleri tekrar olumlu olarak değişiyor. Semtin değişim süreçleri her alanda fark ediliyor. Kırk veya elli sene önce burada şehir hayatının alışılagelmiş zevkleri yaşanırdı. Günümüzde camiye yakın bölgede barlar yok. Fakat köşe dükkanlarda bira satılabilir. Sokakları kahvehanelerle doludur. İnsanlar buralarda vakitlerini kahve-çay içerek veya oyun oynayarak geçirirler.

Yeni apartman blokları ile birlikte nüfus da büyüdü. Fakat atmosfer hala barış dolu. Camiler ve tarih semte hala hakim vaziyette.

Eyüpsultan ruhsal sakinlik ve rahatlama imajını vurgulamaya çalışmakla meşgul durumda. Eyüpsultan sadece bir cami ve mezarlıktan ibaret olmayıp civarı bir zamanların sivil toplum kuruluşları olarak kabul edilen tekkeleri ile de meşhurdur. İlk kadın sığınma evi olarak kabul edilen “Hatuniye Tekkesi”, Türkistanlı hacıların uğrak yeri olarak kabul edilen “Kaşgari Dergahı”, sahilde yer alan ve Zekai Dede Efendi’nin bir akademisi olarak faaliyet gösteren Bahariye Mevlevihanesi devrin önemli mekanlarıdır. Piyer Loti mevkiinde, mezarlıkların sona erdiği yerde Karyağdı Ali Baba isimli Bektaşi Tekkesi de bulunmaktadır. 19. yüzyıl’ın son çeyreğinde tekkenin içinde bir matbaanın olduğu çeşitli kaynaklarda zikredilir. Yukarıda mezarlıkların bittiği yer olan tepelerde ağaçlıklar bulunur. Burada genişçe yayılmış vaziyette duran ve adını Fransız yazar Pierre Loti’den alan bir kır kahvesi vardır. Haliç üzerinde şahane bir manzaraya sahiptir. Eminönü’ne giden bütün yollar görülebilir. Büyük bir barış ve huzur duygusunu ağaçların altında çayınızı yudumlarken hissedebilirsiniz. Dünyanın pek çok yerinden insanlar bu güzelliği görmek için gelir. Şimdi Haliç temiz olup, nostaljik sandallar insanları eskiden olduğu gibi karşı sahillere taşımaktadır.

Eyüpsultan Belediyesi 2016 yılında ilçenin tarihi dokusuna göre yenileyerek, yerli ve yabancı ziyaretçilere daha iyi bir hizmet verebilmek adına ESTAM (Eyüp Sultan Tarihi Merkez) kimliği ile çalışmalara başlamıştır. Ayrıca belediye her yıl ilk ve ortaokul öğrencilerine kırtasiye desteği vermekte, 12. sınıf öğrencilerine ise üniversiteye giriş desteği olarak nakdi yardım sağlamaktadır.

Ebu Eyyûb el-Ensarî camii ve türbesi

Eyüp adı, Muhammed’in yoldaşı ve sancaktarı olan Ebu Eyyûb el-Ensarî’den gelmektedir. Kendisi buraya Arap ordusu ile birlikte şehrin ilk defa feth edilme denemesinde gelmiş ve burada ölmüştür. Son arzusu ise buraya gömülmekti. Onun istirahat yeri Bizans döneminde hürmet edilen bir yerdi. Fakat Latin İstilası olarak da bilinene Dördüncü Haçlı Seferi sırasında diğer kutsal Bizans yerleri ile birlikte dağınık duruma düştü. Yedi yüzyıl sonra, İstanbul’un fethi sırasında II. Mehmed’in (Fatih Sultan Mehmed) hocası şeyh Akşemseddin tarafından yeniden keşfedildi. Fatih Sultan Mehmet, şehrin alınmasından sonra bir mezar yeri veya Türbe Ebu Eyyûb el-Ensarî’nin istirahat yeri üzerine ve bir cami onun onuruna yapılmasını emretti. İstanbul’a ilk büyük cami inşa edilecekti. Geleneksel hamam, okul odaları ve kantin kompleksi camiyi çevreleyecekti. Aynı zamanda İstanbul’a ilk defa böyle bir yapı yapılacaktı.

Eyüpsultan’ın kutsal yer olması noktasından, Caminin bir taşının Peygamberin ayak izini taşıdığı söylenir. Pek çok cami, dua yerleri, şadırvanlar inşa edildi. Ve pek çok Osmanlı yöneticisi Ebu Eyyûb el-Ensarî’nin istirahat yeri yakınına gömülmek istiyordu. Alan büyüyordu ve pek çok dini mimarı kazanıyordu. İstanbul’a bu alana serin hava ve güzel manzara için gelmiş olan Türk ve yabancı turistlerin derviş tekkelerine ulaşabilme yeri haline geliyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselme döneminde Eyüpsultan, şehir duvarları dışında kalan tanınmış üç yerleşim yerinden biri idi. Diğer ikisinden biri Üsküdar ve sonuncusu Galata idi. Bu dönemin bazı karakteri, Count Preziosi’nin çoğu Eyüpsultan’ı içeren şehrin yağlı boya tablolarında görülebilir.

Devamı yarın…