Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa´nın zaferin kazanılmasına müteakip 13 Eylül´de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa´ya gönderdiği telgraf şu cümlelerle bitiyordu:

Başkomutanlığa, “23 Ağustos´tan bu yana süren Sakarya Meydan Muharebesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusu´nun kesin zaferi ile sonuçlanmıştır. Üç gündür süren genel karşı taarruzun etkisiyle bugün öğleden sonra düşman ordusu yenik olarak ve tümüyle Sakarya ırmağı batısına atılmış bulunuyor. Düşmanı aralıksız izliyoruz”. 13.9.1921.( Batı Cephesi Komutanı İsmet)

12 Eylül 1921´de Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa´nın (ÇAKMAK) Basri Tepe´den Türkiye Büyük Millet Meclisi´ne gönderdiği tarihi telgraf. Bu telgraf şu cümlelerle bitiyordu:

“Anadolu´nun Yunan ordusu için bir mezar olacağı hakkındaki kanaatimizin tahakkuk eylemekte olduğunu arz ederim. ”

Türkiye’nin Yeniden Doğuşu adlı kitabıyla tanıdığımız Amerikalı kadın gazeteci Claire Price da şöyle diyor: ″Batı 200 yıldan beri ihtiyar Osmanlı Devleti´ni parçalamaya çalışıyordu. Fakat Sakarya´da Türk´ün kendisiyle karşılaşmış ve ona dokunduğu anda da tarihin yönü değişmiştir. Tarih bu olayı devrimizin en büyük olaylarından biri olarak kaydedecektir. ″

Sakarya Meydan Muharebesinden sonra Yunanlılar uğradıkları bu yenilgiden ötürü, moral çöküntüsüne düştüler. Batılı müttefiklerinden, özellikle İngilizlerden, tekrar yardım istediler. Ancak kimseden yardım alamadılar.

Sakarya Meydan Muharebesi´ni kazanan Mustafa Kemal Paşa´ya “Gazi” unvanı ile “Mareşallik” rütbesinin verilmesi için İsmet ve Fevzi Paşalar, Büyük Millet Meclisine 16 Eylül 1921 tarihinde önerge verdiler. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk tarihinde bir dönemeç niteliği kazanan bu büyük Meydan Muharebesi ve görkemli zaferden sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşa´ya 19 Eylül 1921´de 153 sayılı kanunla ″Mareşallik″ rütbesi ve ″Gazilik″ unvanı verdi.

Bundan sonraki hedef, Türk Ordusu’nun emperyalizmin desteklediği Yunan ordusunu denize dökmekti.

Atatürk´ün annesi Zübeyde Hanım’ın Sakarya meydan muharebesi zaferinden sonra oğluna gönderdiği telgraf şöyleydi:

MÜŞİR (MAREŞAL) VE GAZİ OĞLUM MUSTAFA KEMAL PAŞA´YA:

27 Eylül 1921

″Milletin hakkınızdaki mareşallik ve gazilik unvanı ile bu sevgi ve itimadı, benim kadar kimseyi duygulandıramaz. Kız Kardeşinle beraber anlından öperek ve bağrımıza basarak, seni tebrik ederiz. Muhafaza-i din ve istikrarı vatan uğruna çalışan mücahitlerle beraber seni cenabı hakkın birliğine emanet eder ve hakkınızda gece gündüz sıhhatler ve muratlar temenni ederim sevgili oğlum.″ Valideniz Zübeyde.

Mustafa Kemal´in Annesine Cevabı: şöyle oldu:

“Validem Zübeyde Hanım´a

29 Eylül 1921

Benim için dünyevi mükâfatların en yücesi olan tebrikatınızla mesut oldum.

Gazi Mustafa Kemal”

Polatlı ilçesinde yer alan anıt ve şehitlik 1932 yılında ziyarete açıldı ve 1961 yılında bölgede bulunan isimsiz mezarlar buraya taşındı. Abidede şunlar yazılı:

‘’Biz burada Yunan’a mezar kazdık,

Can verdik Türkiye yaşasın diye,

Alkanla Sakarya tarihi yazdık,

Millete bir vatan hediye ettik’’

Duatepe anıtından da birkaç cümle söz edeyim:

Anadolu halkının Mustafa Kemal Paşa önderliğinde, Duatepe’de coşkun bir ırmak gibi zaferlere ve uygarlığa koşmasını anlatır. Anıtta bulunan iki bayraktan biri 38. Alay’ın sancağını, diğeri ise Türk Bayrağı’nı ifade eder Geri plandaki Atatürk, İnönü ve Fevzi Çakmak’ın heykelleri emir komuta birliğini, Halide Edip Adıvar’ın heykeli ise Türk kadınının Kurtuluş Savaşı’na olan katkısını anlatmaktadır.

Son sözüm yine bir şiir olsun. Faruk Nafiz Çamlıbel’in bir dörtlüğü olsun:

  “Yaşamaz ölümü göze almayan

Zafer, göz yummadan koşana gider.

Bayrağa kanının alı çalmayan

Gözyaşı boşana boşana gider! …..,.,”

 Yarınki yazımda Gaziler gününe ilişkin ayrıntı vereceğim.