1973 yılının 21 martında Aşık Veysel sadık yâri kara toprağa düşmüştü.
Aynı yıl rahmetli Tahir Kutsi Makal ile düzenlediğimiz anma programının broşür kapağına Niyazı Yıldırım Gençosmanoğlu’nun yeni yazdığı destanını koymuştuk:
“Üçlerin, Yedilerin, Kırkların gönülleri:
"Açalım Tanrı'mızın katına el " dediler.
O sırada dünyadan bir haber geldi anî:
" Esmekte yeryüzünde bir çetin yel," dediler.
Aynı haber Uçmakta değince gönüllere;
"Saz ve söz erlerinden, öldü Veysel..." dediler.
Kimi sevinçten, kimi tasadan yandı; "Eyvah."
"Üç bin yıllık kopuzdan koptu bir tel..." dediler.
Rahmet mi, kıyamet mi... Bu haber neyin nesi?
Derken kapı açıldı; Veysel'e: "Gel" dediler.
Dokuz huri seğirtti Kevser Havzı üstüne,
Dokuz tas aynı anda doldu ve: "Al!" dediler. ;
Veysel dokuz doluyu içti; dokuz yudumda;
Huriler: "Gitme artık, burada kal," dediler.
Ve sundular mübarek Tuğba'nın dallarından
Yapılmış bir kopuzu; "Söyle ve çal..." dediler.
Veysel öptü kopuzu üç kez baş perdesinden...
"Bize Yunus dilinden velvele sal..." dediler.
Âşık Veysel gezindi tellerde ağır ağır;
"Türk'ün diline şerbet, ağzına bal..." dediler
"Neyleyim şol cenneti, bendeki aşk olmasa..."
Ervah, hep bir ağızdan: "Berhudar ol..." dediler.”
Bu destanı Aşık Veysel ile ilgili pek çok yazımda, programımda kullanmışımdır.
Destan Şairi Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, 929’da Elazığ’da doğdu. Akçadağ Köy Enstitüsü'nü bitirdikten sonra öğretmenliğe başlamıştı. 19 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra çeşitli memuriyetlerde bulundu. 1978 yılında emekli olduktan sonra Türk Edebiyatı Vakfı ve Doğu Türkistan Vakfı'da yöneticilikler yaptı. Vefatına kadar uzun bir süre Türkiye Gazetesi'nin Kültür-Sanat köşesini hazırladı. Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi. Kitaplarından bazıları şunlardı. Bozkurtların Ruhu (1952) , Gençosman Destan (1959), Kür Şad Destanı (1970) , Malazgirt Destanı (1971) , Bozkurtların Destanı (1972), Kopuzdan Ezgiler (1973), Salur Kazan Destanı (1974), Boğaç Han Destanı (1978), , Destanlarda Uyanmak (1979), Destanlar Burcu (1990), Alp Erenler Destanı (1991)…
Otuz yılı geçti. Feyzi Halıcı, Gültekin Samanoğlu ve benim düzenlediğim etkinliklere Niiyazı Yıldırım’ın da geldiği olurdu. Ben o ay içinde ebediyete göçmüş şairlerden söz ederdim. Nereden bileceğim ağustos ayında anacağım, isimlerin sonuna Niyazı Yıldırım Gencosmanoğlu’nu da ekleyeceğimi? O, 21 Ağustos 1992’de aramızdan ayrıldı.
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, buruk bir mahcubiyetimin odağında oldu.
Yıl 1997’ydi. Aylardan Ağustos’tu. Bir süredir TRT ‘nin TV2 sinde yayınlanan, Nedret Selçuker’in sunduğu “Bir Şiirdir Yaşamak” şiir programının metinlerini yazıyorum. Son hafta yayınlanması amacıyla, “Zaferler Ayı Ağustos” adında bir bölüm yazdım. Şiirlerle ağustos zaferlerini anlatmaktayım. Program metnine, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ile başladım. Malazgirt Destanı’nı aktardım:
Aylardan Ağustos, günlerden Cuma,
Gün doğmadan evvel iklim-i Rum'a
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma;
Yeni bir şevk ile gürledi gökler...
Ya Allah...Bismillah... Allahuekber !
……”
Program metninde Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye Destanı’ndan da parçalar almıştım. Konuk sanatçıların okuduğu koçaklamalarla, çekim yapıldı Yayınlanmasını bekliyoruz. Yayına bir gün kala, Televizyondan aradılar. Program denetçisi, bu bölümün ancak “Malazgirt Destanı’nın çıkarılması şartıyla yayınlanabileceğini rapor etmiş. İtirazımız yarar sağlamadı. Rahmetli Selçuker, polemiği “TRT’de Sansür” olarak basına taşıdı. O zamanın Akit benzeri gazeteleri “TRT Allah’ı yasakaladı” gibi sürmenşetler attılar. TRT’nin çiçeği burnunda genel müdürü Yücel Yener de denetçinin yanında yer alınca, bu bölüm yayınlanmadı. Konu irtica polemiklerine neden oldu. Sonunda programın kendisi yayından kaldırıldı.
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’na kendi adıma olmasa da, toplum adına buruk mahcubiyetimin öyküsü böyle.