14 Mayıs hem Anneler günü hem de seçimi yaşayacağız. Bizler Anneler Günü’nü annesiz yaşamaya alıştık ama, deprem felaketinden sonra annesini kaybetmiş binlerce deprem çocuğunun ve de annesi bilinmeyen kimlikleri meçhul onlarca çocuğun hicranıyla giriyorum.

Anneler günü ilân edilmeden önce de Türk gelenek göreneklerinde ayrım yapılmadan anne ve baba sevgisi, Tanrı sevgisinin ardından, sevgilerin en kutsalı sayılırdı.

Bazı araştırmacılar, “Anneler Günü”nün kökenini çok eskilere, Sümerlere kadar dayandırıyorlar.  Matriyarkal (anaerkil) düzenin var olduğu, ilkçağlardan bu yana İştar, Kybele, Rhea  gibi  adlarla analık, doğurganlık niteliğiyle ön plana çıkmış. Doğanın uyandığı bahar mevsimi ile özdeşleşmiş. Günümüzden birkaç yüzyıl önce 1600'lü yıllarda İngilizler arasında "mothering sunday" adı ile, lent döneminin dördüncü pazar günü kutlamalar yapılmış.

Hristiyanlığın yaygınlaşmasından sonra, bu kutlama, onlara hayat veren ve kötülüklerden koruyan ruhani bir güç sayılan "Anneler Kilisesi" ni onurlandırmak amacıyla değişmiş. Anneler günüyle ilgili ilk resmi kutlama önerisi, Amerika'da 1872 yılında Julia Ward Howe tarafından barışa adanan bir gün olarak tasarlanmış. Boston'da bir yürüyüşle kutlanmış.1907 yılında Philadelphia'da Ana Jarvis, annesinin ölüm yıldönümü olan Mayıs ayının ikinci pazarının Anneler Günü olarak kutlanması için bir kampanya başlatmış. Bir yıl sonra Philadelphia'da kutlanan Anneler Günü, Ana Jarvis'in izleyenleri tarafından bakanlara, iş adamlarına ve politikacılara ulaştırılarak uluslararası olarak kutlanmaya başlanmış.

Bizler de, düzenin çarklarına kendimizi kaptırdık.  Boşuna mı söylemiş atalarımız,  ''ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz'' diye. Analarımızın, babalarımızın bizleri büyütmek için katlandıkları zorlukları, karşılıksız sevgilerini, acımızı acı, sevincimizi sevinç bilişlerini düşününce, onların değerini anlarız.

Anne sevgisi, inanç dünyamızın da bizlere verdiği en güzel görevdir. Hazret’i Muhammed, anne ve babaya saygılı, sevgili olmayı öğütlemiş:

“Allah’ın rızası ana ve babayı memnun ve razı etmekle kazanılır.”

“Cennet anaların ayakları altındadır.”

Kutsal Kitabımızda, anne ve baba sevgisini, saygısını emreden sureler ve ayetler var. Bunlardan biri olan El-İsra Suresi şöyle açıklanabilir:

''... Ana ve babaya iyi davran. Eğer onlar sana göre ihtiyarlamışsa, onlara “of” bile deme. Onları azarlama. Onlara güzel sözler söyle. Onlara acıyarak, alçak gönüllülük kanadını ger. Tanrım, onlar beni çocukken nasıl terbiye ettilerse, sen de kendilerini öylece esirge, de!”

 Anne, sevgisini anlatan ve gelenek göreneklerimizde yaşayan pek çok atasözünü, fıkrayı, maniyi, türküyü, halk şiirini sıralamamız mümkün. Hepsinin özü şu manide toplanmış:

“Ana başa taç imiş / Her derde ilaç imiş / Bir evlât pir olsa da / Onlara muhtaç imiş.”

Geleneğimizdeki anne, baba sevgisinin nedenini anlatacak daha güzel ne olabilir?

Rahmetli anneme duyduğum hislerimi anlatabilmek için şiiri aracı kılmıştım. Sizlerle paylaşmak istedim:

“Kuşkusuz,

Senin gibi beni de Tanrı’ydı yaratan. 

Ama, sendin veren kanından kan,

Sendin, canından can! Bana.. 

Bir ananın sana verdiği can gibi, Ana...

 

Bir sabır bir sevgi, bir sabır bir sevgi

İlmik ilmik dokuduğun bendim onca zaman!

Uykusuz; 

Ve karanlık gecelerine ışık bendim.

Çevresinde pervaneler gibi döndüğün

Bendim. 

Emelin, umudun, dileğindim,

Bahtın bendim,

Okşadığın, can evinden kokladığın ben.

Kuşkusuz...

 

Acımı acın, derdimi derdin yaparak 

Ağıtlar, türküler, ninniler yakarak 

Elvan elvan, dal dal, yaprak yaprak 

Tırnağınla çapaladığın, gözyaşınla suladığın 

Gülerken güldüğün, ağlarken ağladığın 

Büyüttüğün, beslediğin, asker eylediğin; 

Bendim ana, ben...

 

Gölgen, meyven, mürvetin olsun diye,

Vatanına, milletine himmetin olsun diye 

Kuşkusuz.. 

 

Sendin özleyen,

Sendin yollarımı gözleyen;

Gurbet gurbet, yanım yanım, yana yana! 

Geç farkettim değdiğini bin canana,

Senden özgesi, yalan ağlarmış ana!”