Rüyada dut ağacı görmek Hedef ve beklenti anlamlarını simgeliyor. Dut ağacı dikmek, Dut ağacı diktiğini görmek Beklenmedik güzel bir olaya işaret ediyormuş.

Dut meyvesinden hazırlanan şurup gargara halinde ağız ve boğaz hastalıklarına, pamukçuğa karşı kullanılıyor. Beyaz dut yapraklarının idrar söktürdüğü biliniyor.

Azerbaycanlılar türkülerinde       “Dut ağacı boyunca /      Dut yemedim doyunca” diyorlar.

Meyvelerin içinde kaysıdan temmuz içinde söz edeceğim. Gerçi ayva da nar da, üzüm de sonbahar meyveleri ama, şurada ne kaldı ki?

Ayva için “Sarı kız sarkıp durur / Düşerim diye korkup durur, “ demiş atalarımız.  “Nasrettin Hoca’nın evli iki kızı varmış. Bir gün bunlar babalarını ziyarete gelmişler. Hoca, kızlarına:

 “Geçiminiz nasıldır,” diye sormuş.

Kızların birisinin kocası çömlekçi, ötekininki çiftçiymiş. Kocası çömlekçi olan demiş ki:

 “Kocam, çok testi, çömlek, küp yaptı, kurumaya bıraktı. Yağmur yağmazsa bana esvap alacak.”  Öteki de:

 “Kocam çok ekin ekti, yağmur yağarsa beni Hacc’a götürecek,” demiş. Bunun üzerine Hoca:

 “İkinizden biri ayvayı yiyecek; amma hanginiz belli değil,” demiş.

Ayva yerken yutmakta zaman zaman karşılaşılan zorluk nedeniyle 'Ayvayı yemek' deyimi  her ne kadar olumsuz anlamda kullanılsa da gerçek hayatta  ayva yemenin pek çok yararları var:

Karnı yağlanıp şişmanlamış olanlara ayva göbekli denir.

Manilerimizde ayva sıkça yer almakta. İşte biri: “Dumana bak dumana/ Ayva gömdüm samana / Senen dinsiz oğlunu /- Ben getirdim imana”

Bir Neşet Ertaş türküsü şöyle:

“Ayva turunç narım var.”

Folklorumuz içinde yer alan meyveler arasında üzümün ayrıcalıklı yeri bulunmakta. Bir atasözümüzde, “Üzüm üzüme baka baka kararır” denilmekte.

İnsan yoksulluğun psikolojik travmasını bundan daha güzel anlatabilir mi?

“Tevekte üzüm kara

Salkımı düzüm kara

Ben o yâre gidemiyom

Elim boş yüzüm kara ”

Atalarımız, analarımız bacılarımız üzüm için “Anası eğri büğrü / Babası Deli Hasan / Kendi kızından güzel”  demişler. Üzümle ilgili çocuk oyunlarının sonunda söylenen tekerlemede:  “Ayağımın altında ne var? / Üzüm…/ Herkes evine düzüm düzüm…”  deniliyor. Üzümle, asmayla ilgili manilerimiz var:

“Asma sende üzüm var, /  Üzümünde sözüm var. / Bir evde iki güzel, / Büyüğünde gözüm var.”

“Asmada üzüm kaldı, / Yemedim gözüm kaldı, / Ağla gözlerim ağla, / Gurbette kızım kaldı.”

“Asmadan üzüm aldım,  / Duvardan sazın aldım,  / Verin benim yarimi, / Anamdan izin aldım”

Bir bilmecemiz de şöyle: “İlik ilik ilmeli / İlik gözü düğmeli / Ya bunu bilmeli /Ya kırk koyun vermeli”

Doğanın bize armağan ettiği en leziz ve yararlı yiyeceklerin başında meyveler geliyor. Meyvelerin o kadar çok yararı var ki, saymakla bitmez. Cennet nimeti olarak sunulmuşlar. Her biri hem estetik güzelliğe, hem renkleri, kokuları, tatlarıyla lezzet güzelliğine sahipler. 

“Çarşıdan aldım bir tane  / Eve geldim bin tane”  bu nedir diye sorsam hemen nar diye yanıt vereceksiniz. Sormak istiyorum: “Osmancık’tan sandık gelir / sandıkçılar yapamaz / İçlerinde boncuk gelir  / Boncukçular dizemez, / Arasında mektup gelir, / Değme kâtip yazamaz”  bu nedir?”  Nar…  “Hanım uyandı, cama dayandı / Cam kırıldı, kana boyandı” bu nedir?  Elbette ki nar.  Rahmetli Ömer Şan’ın Seyfettin Sucu’dan derlediği bir Şanlıurfa türküsünü dinleyeceğiz:

“Bahçede nar ağacı

Sensin başımın tacı”

Bir bilmece daha aklıma geldi: “Fini fini fercan / İçi dolu mercan  / Mercancılar yapamaz / İçi dolu kâğıt  / Kâğıtçılar yapamaz.” 

Bu da nar. .

Nar, tacıyla meyvelerin kralı… Hemen her derde deva… Folklorumuzun halk hekimliğinde, narın bağışıklık sistemini güçlendirdiği pek çok hastalıktan da koruduğu biliniyor. Modern tıpta ise, içerdiği meddeler nedeniyle, kolesterolü, şekeri dengelediği kalp ve damar sağlığımızı koruduğu belirtiliyor. Bir Bitlis türküsünü ile konuyu gündemden koparayım:

“Bağa vardım nar için

Gül kopardım yar için”