İnsanın yaşadıklarını kaderi mi belirler yoksa yaşadıklarından kaderi mi oluşur?

Penceremin önünde oturmuş yağan yağmuru seyrediyorum. Usul usul, sakin sakin yağıyor. Hiç rüzgâr yok. Yaprak kıpırdamıyor. Üst kattaki komşum çamaşır yıkıyor olmalı. Çamaşır makinesinin sesi geliyor.

Sokaklar boş.  Arada boyunları yakalarının arasında kaybolmuş insan geçiyor. Islanmamak için hızlı hızlı yürüyorlar.

Geçmişi, şu anı, geleceği ve kaderi düşünüyorum. Geçmişte yağmurlu ve soğuk bir havadan kurtulup eve gelmişim; ev; sobanın üzerinde demlenen ıhlamurun kokusuyla karşılamış beni. Güvenli ve sıcak bir ortamda olmanın huzuruyla tıpkı bugün gibi camdan bakıyorum. Belki de bir anıyı hatırlamıyor beynimiz. Bir duyguyu ve o duyguyu yaratan ortamı hatırlıyor.

Yaptığımız seçimlerle kendi kaderlerimizi yaratıyoruz. Elimizde olanlarla olmayanlar beraber kuruyor geleceğimizi.

Adı Kader konan bir bebek biliyorum. Yıllar önceydi. Üniversite ikinci sınıftaydım. Akşam yemeğini yemiş radyo dinliyordum. Benim kan grubumdan bir kan anonsu yayınlandı. Zaman zaman kan veriyordum zaten. Kızılay bir defter de vermişti bana. Buca’da oturuyordum. Çıktım hemen. Belediye otobüsüne binip Basmane tarafındaki hastanenin önünde indim.

Kan vermek için geldiğimi söyledim. Kapı önünde üç kişi bekliyordu. İki erkek bir de kadın. Yeni doğmuş bebek içinmiş. Yanlış hatırlamıyorsam Aydın’dan gelmişlerdi. İzmir’e sevk etmişler. Yolda annenin başı birden yana düşmüş ve ölmüş. Bebeğin de sanırım kanının değişmesi gerekiyormuş. Baba perişan durumdaydı. Daha çok ötekiler anlattı. Olanların anlatısı bitince anlatan kişi aynen şu cümleyi kurdu;

“Kader işte; ne yapalım. Biz de çocuğun adını Kader koyarız.”

Günlerce etkisinden kurtulamamıştım ucundan kıyısından içine girdiğim bu dramın. Daha annesinin sütünü emmeden öksüz kalan o bebek kurtuldu mu bilmiyorum. Ama sanırım adını kesinlikle Kader koydular. Aklıma geldikçe içimdeki iyileşmeyen incecik yaralardan biri yeniden kanamaya ve sızlamaya başlar.

Bu yaşamın ruhumuza etkisidir. Ve annesiz büyümek mutlaka çok acılı olmuştur. Kaderin bir yüzüdür bu. Bizim elimizde olmadan başımıza gelenler sanırım bizlerin “kader” anlayışına daha uygun.

Kaderin diğer yüzü de bizim seçimlerimiz ve tercihlerimiz. Kestirmeden gitmek isteyip bilmediğiniz yollarda kaybolmak kaderinizle ilgili değil sizin tercihinizdir. İstemediğiniz işleri yapmak da kaderinizle ilgili değildir. Seçim şansınız her zaman var. Sorun bu seçimi isteyip istememeniz.

Kısacası yaşamımızın bir bölümünde seçme şansımızın olmağı olaylar var. Tıpkı Kader bebeğin annesinin yaşamasını seçemediği gibi. Elbette annesiz büyümenin kişiliği üzerinde olumsuz bir etkisi olacaktır ama kendi seçimlerini yapacağı yaşa geldiğinde kaderinin de ruhunun da sorumluluğunu bir başına almak zorunda kalacak.

Kızılay’ın verdiği o defter evde bir yerlerde olmalı. Hangi ay, hangi gün yaşadım bu olayı o defterden öğrenebilirim.

Bir yolu seçiyorsanız diğerinden vazgeçiyorsunuz demektir. İşiniz için de geçerlidir bu evliliğiniz içinde. Sigara içmeyi seçerseniz kanser olmaya da hazırlanın. Trafik kurallarına uyarsanız uzun ve sağlıklı yaşamanız mümkün ama uymazsanız ölmek ve sakat kalmak riskleri var.

Penceremden yağmuru seyrediyorum. Aklımda sıcak bir ev, ıhlamur kokusu, Kader bebek. Camda birbiriyle yarışan damlalar.

Uzaklara bakıyorum. Uzaklar hepimizin gözüne, gönlüne sığabilir biliyorum.

Herkesin uzağı içinde başlıyor.