14 Mayıs 2023 günü yerini yeni bir güne bırakırken tarih defterimizin yeni bir sayfası açılacak. Rengi ne olur bilemeyiz. Bu süreçte umarım ki kaybettiğimiz güveni buluruz.
Bu öyküyü birkaç kez İstanbul gazetesinde aktarma yaptığımı anımsıyorum. Bir kez daha aktarmalıyım, geldi sırası:
Bir zamanlar üç arkadaş varmış. Aşk, Dostluk, Güven…
Üçü bir arada oldu mu harikaymış her şey.
Gün gelmiş Aşk'ın işi çıkmış. Eh. Meslek bu kolay mı? Ama aralarından ayrılmadan önce söz vermiş onlara.
“Beni özlediğinizde gelin,” demiş; “Uzaklarda olmayacağım. Nerede gözleri arzuyla dolu birbirine bakan bir çift görürseniz ben oradayım.”
Ve ayrılmış yanlarından.
“Peki” demiş Dostluk, Güven'e; “Madem öyle bende yoluma düşeyim. Görev çağırır. Ama merak etme, nerede birlikte ağlayan iki insan görürsen bil ki ben oradayım.”
Güven ağzını açmış veda etmek için ama Dostluk ayrılmış arkadaşının yanından. Onun son sözünü dinlemeden! Ve gitmiş uzaklara.
Güven sessizce içinden geçirmiş elinde olmadan.
“Beni Kaybederseniz, Bir Daha Asla Bulamasınız!”
Galiba biz güveni kaybettik. Aldanmak, aldatılmak kuşkusu günlük yaşantımızın bir parçası haline gelmiş. Bunun aşk ve sevda kulvarına gelince o daha çok can yakıyor.
Eskiler “izan” derler. Birazcık anlama yeteneğiniz varsa, Yüzde yüz balık hafızalı değilseniz, seçim sürecinde aldatma, aldatılma eyleminin yönetildiği kişi olmuşsunuzdur. Bildiğiniz deyimi sevdiğiniz renge göre içinizden söylemişsinizdir:
“Söyle Lala söyle, yalan da olsa hoşuma gidiyor,”
Her renkten onlarca örnek sıralamanız mümkün. Siyaseti bir yana bırakıp gönül dünyamıza girelim:
Aldatma düşüncesi bile tüylerimizi diken diken ederken bunun eyleme dönüşmesi kimi zaman kaçınılmaz oluyor. Eşinden / sevgilisinden ilgi görmeyen erkeğin ya da kadının gözleri dışarıda gezmeye başlıyor ve aradığı sevgiyi / ilgiyi yakaladığı anda kendini kaybedebiliyor.
Gazetenin birinde çıkan kadınların öne çıkan aldatma sebepleri şunlar:
Aslında beni hiç sevmemiş
Meğer beni aldatıyormuş!
Son zamanlarda bana kötü davranıyordu.
Uluslararası ölçekte bir kadın araştırması yapan sosyolog, dünyanın çeşitli ülkelerinde kadınlara bir soru sormuş:
Kocanızı başka bir kadınla yakalarsanız ne yaparsınız?
Soruya ülkelere göre verilen yanıtlar ise şöyle olmuş:
İsveçli: Neyimi beğenmediğini sorarım.
Rus: Evi terk ederim.
Fransız: Sesimi çıkarmam, sevgilime gider beni teselli etmesini isterim.
İtalyan: Kadını vururum.
İspanyol: Kocamı vururum.
Yunanlı: Her ikisini de vururum.
Türk: Benim kocam yapmaz!
Türk kadını kocasına ve kendine toz kondurmuyor. Bir gün gerçekle karşı karşıya gelince içini şöyle dökerek rahatlamaya çalışıyor:
“Beni sözde çok seviyordu hatta benim için ölüyordu ama neymiş eteğim uzunmuş yok saçlarım uzun muş yok elini tutmuyormuşum ama doğru söylüyor benim gibi namuslu kız ona yaramaz ona namusuz kız lazım…”
Oğlan kıza mesaj çekiyor: “Vefasız sevgilim Alzheimer hastası bile senin kadar çabuk unutmaz pes.” Bir başkası şöyle yazmış: “Bırakıp gittin beni… Seni unuttum sanma, zaman alışmayı öğretti belki ama unutmayı asla…”
Acaba unutmak da bir tür aldatma mıdır?
İnsan âşık olduğu birini gün gelir de unutur mu?
Gün gelir de beni unutursun demiştin
Kalbindeki bu derdi uyutursun demiştin
Ne ben seni unutabildim
Ne bu gönlü avutabildim
Ne bu derdi uyutabildim
Diyen şarkı yalan mı? Bana göre yalan değil. Unutulmaz. Ama Şemsi Belli unutmuş:
Unuttum
Seni sevdiğim zamanlarda
Sevda gönlümde hevenk hevenkti
Güzel bir kadındın amma
Gözlerin ne renkti?
Unuttum...
Başını göğsüme dayadığın an
Saçların ne kokardı?
Ve ilk defa karşılaştığımız akşam,
Üstünde hangi elbisen vardı?
Unuttum...
Hiçbir şeyi unutmayacağımı sanırdım.
Aşk ne tatlı
Ne yalan şeydi
İsmin neydi?
Eğer Fuzuli;
“Yadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin
Merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandır
Ger derse Fuzuli ki güzellerde vefa var
Aldanmaki şair sözü elbette yalandır”
diyorsa; bu söze yalan diye bakmak lazım. Fuzuli de, Şemsi Belli’de şairce yalan söylüyor. Seven unutmaz.