Dün, Bor’un pazarından söz etmiş, namert köprüsüne yumuşak bir dokunuşla geçmiştim. Gerek Anadolu’da gerek Rumeli’de alçak, namert, muhannet kelimelerini barındıran pek çok köprü bulunur. Her biri yüzyıllara yayılan türlü rivayetlerde anlatılır. Hepsinin özünde, iyilik karşılığı maddî veya manevi bir karşılık beklemenin, iyiliği başa kakmanın, onu sıkıntıya sokmanın yanlışlığını anlatmak vardır.

İyilik, Allah rızası için yapılmalıdır. Türk töresinde böyle kişilere minnet etmemek vardır.

Geçme namert köprüsünden su aparsa seni, yatma çakal yatağında aslanlar yese seni” sözü nerede nasıl çıkmış ve kim söylemiş?

Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde bu sözün sahibinin Kanuni Sultan Süleyman olduğu anlatılıyor.

Kanuni Sultan Süleyman Budin seferine giderken Mustafa Paşa’ya “Lala hani köprü yaptırmışsın, bize ihsan edersen geçip gazaya gidelim,” demiş. Paşa, “Padişahım, Allah gazanı kolay ede. Dönüşte geçin,” deyince, Süleyman Han köprüden sapıp atını Meriç Nehrine sürerken, kendi kendine:

Minnet ile kokma gülü, al eline sûseni, / Geçme nâmerd köprüsünden, ko aparsın su seni,” demiş.

Minnet ile gülü koklamaktansa, iri, güzel görünüşlü ve kokulu çiçekleri olan, süs bitkisi süseni eline alıp kokla. Namert köprüsünden geçmektense, su sürüklesin seni, demek istemiş.

Bir başka anlatımla, “Muhannet (namert) birinden çıkar ummaktansa, suda boğulmak daha hayırlıdır” anlamında kullanılmış. Alçakların, kötülerin köprüsünden geçmektense yolunu taşkın sulardan geçirmeyi tercih edenleri anlatan bu sözün çeşitli anlatımları bulunuyor:

Geçme namert köprüsünden su aparsa seni, yatma çakal yatağında aslanlar yese seni“

Geçmem muhannet köprüsünden su aparsa beni, yatmam çakal yatağında aslanlar yese beni“

Geçme muhannet köprüsünden, koy sular götürsün seni, yatma tilki gölgesinde, koy aslan yesin seni“

Geçme nâmert köprüsünden ko aparsın su seni, yatma tilki gölgesinde ko yesin aslan seni“

Tarih, rivayet, edebiyat alanlarında bu sözler değişik kimselere yakıştırılmış ki, aralından 4. Murad, Yavuz Sultan Selim, Karacaoğlan, Köroğlu, Pir Sultan’ı ve daha pek çok kişiyi sayabiliriz.

Yavuz Sultan Selim’in Ridaniye’ye doğru sefere çıktığında Konya Ereğli civarında bu sözü söylediği iddia edilmekte. Bir başka rivayette Amik Ovası’ndan Ridaniye savaşına giderken Asi nehrinin köprüsünün yıkılmasına karşı söylemiş.

Gelelim 16. Yüzyılda yaşayan Köroğlu da bu sözü Bolu Bey’ine karşı söylenmiş:

Geçme muhannet köprüsünden koy sel aparsın seni / Yatma tilki gölgesinde koy yesin aslan seni”

Diyor ki, “Senin gibi atmış paralık bir lekenin elinde ölmeden ise bu suya boğulmak bana daha bir hayırlıdır”

16. yüzyılda yaşamış olan Pir Sultan Abdal’ın sözünün özü bir ama söyleyişi biraz farklı:

Cennetin kokusu gelir uçmaktan

Aşıklar usanmaz yiyip içmekten

Öyle namert köprüsünü geçmekten

Akar bozbulanık sele gideriz”

17. yüzyılda yaşamış olan Karacaoğlan’a mal edilen sözler Pir Sultan’la paralellik taşıyor ve muhannetin köprüsüne karşı coşkun seli tercih ediyor:

Karaca Oğlan der ki yiyip içmeden

Güzeller usanmaz konup göçmeden

Muhannetin köprüsünden geçmeden

Düşelim denize, sele gidelim.”

Dicle üzerine köprü yaptıran Diyarbakırlı bir Ağa, köprüden geçmek isteyen askerin önünde dikilir: “Buraların ağası benim, köprü benim, mülk benim, köprüden geçecek her ere bir akçe isterim. Ve bu gece burada konaklanmanıza da öyle izin veririm.”

Devletin öyle bir parası yok”. Komutan, bir suya bakmış bir köprüye, üstünde üniforma ardında askerleri atlamış suyun içine. Ağa şaşkın, şaşkın komutana bakmış, komutan bağırmış:

Geçmem muhannet köprüsünden su aparsa beni, yatmam çakal yatağında aslanlar yese beni.”

Yakın zamanımızdan da bir örnek vereyim. Kadın halk şairlerimizden Aşık Derdiment, 1894’de Kangal’da doğmuş, 1980’de vefat etmişti. O da bir şiirinde muhannetin köprüsünden şöyle söz etmekteydi:

Derdimend’im yarelerim açmayın

Bundan artık müşkül hale düşmeyin

Muhannetin köprüsünden geçmeyin

Ne minnetim yare ne de ağyare”

Şiirlerimizden, romanlarımızdan, pek çok örnekler verebiliriz. Ya türkülerimiz? İşte birinden birkaç dörtlük:

Kadir Mevlam senden bir dileğim var

Beni muhannete muhtaç eyleme

Eğer muhannete muhtaç eylersen

Kara topraklara gark eyle beni

Muhannetin suyu bulanık akar

Aktığı yerleri sel olur yıkar

İyilik etmeden başına kakar

İşte böylesine muhtaç eyleme

Muhannetin sözü zehirden oktur

Hüsnü kereminle rahmetin çoktur

Sağ elin sol ele faydası yoktur

Sağ gözü sol göze muhtaç eylem