Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var; Hayata, dünyaya ve insana dair kalbinizde ne kadar sevginiz varsa, o sevgi çoğalıyor, sevdiğiniz insanların sevgisiyle birleşiyor, çeşitleniyor ve size geri dönüyor.

İnsanın; insanla arasında güçlü bir sevgi bağı kurulabilmesi için bir inşa sürecine ihtiyaç vardır. Kuşla, kediyle, çiçekle, ağaçla ve sair bilumum diğer güzel canlarla öyle değildir. Onları hemen severiz. Bakalım bu çiçek, bir sinsilik yapacak mı diye düşünmeyiz. Sevgisini en coşkulu, en doğal hangi canlı ifade eder derseniz, köpekler derim. Bir köpeği seviyorsanız, sizi gördüğünde hissettiği heyecanı, taşkın hareketleri, hoplayıp zıplaması, üstünüze atlayıp sizi yalamaya çalışması kadar sevimli, çılgın, saf ve katıksız bir sevgi ifadesi var mıdır acaba? Çiçekler de öyle değil mi? Bakımını sevgiyle yaptıkça, onlarla konuştukça, onlar da coşarak sevgilerini vermiyorlar mı bize? Aslında kimse kimseyi durduk yere sevmiyor. Birini çok sevmemiz için bizim sevgi dolu bir insan olmamız da yetmiyor. Bir insanı çok seviyorsanız, bu sizin ne kadar sevecen olduğunuzdan daha ziyade, karşınızdaki insanın sevgisinden, sizde yarattığı duygulardan size verdiği ilhamdan kaynaklanır. Yani o insan kendi sevgisini kendisi yaratır, harcını karar, tuğlasını örer, kalbinizdeki sevgisini inşa eder. Sonsuz şükürler olsun ki yanımda yöremde böyle insanlarım var. Ben onlara “nimet” diyorum ve hepsine minnet duyuyorum. Onları Allah’ın, hayatın bana bir lütfu bir armağanı olarak görüyorum. Hele bazıları var ki pamuklara sarasım geliyor. Hiç incinmesin, hiç üzülmesinler istiyorum. Bu pamuklara sarmak istediğimiz insanlar var ya, onlar bizim paha biçilemez hazinemiz, tek ve büyük zenginliğimizdir. Hayat, onlar sayesinde güzelleşir, özel zamanlar onlar sayesinde unutulmaz olur. Özel zamanların sonuna geldiğinizde kuş tüyü gibi hafiflemiş hissediyorsanız ki bu dünyanın en huzurlu duygusu olabilir, işte bu insanlar sayesindedir. Kuş tüyü gibi hafif hissetmek nasıl bir duygudur diye sorsanız; insanın, içinin, dışının, tüm uzuvlarının gülümsüyor olması gibi bir duygu derim.

Mutlu ya da acı, özel zamanlar; etrafınızdaki insanları daha iyi anlamanıza ve tanımanıza olanak sağlar. “Başınız sıkıştığında dostunuzun kapısını çalın, kapı açılmazsa gözünüz açılır,” sözünde olduğu gibi.  İyi günde de kötü günde de insana insan gerek. İnsana; nimet olan, insan gerek. Siz sevdiklerinizle nimetlenirken, çevrenizdeki sevgisiz insanların hazımsızlığına da tanık olursunuz mutlaka. İnsan, insanın yurdu mudur? Kurdu mudur? Diye sorsanız: Gündöndü çiçekleri gibi yüzümü ve kalbimi bana yurt olanlara çevirdiğimden, benim için “insan insanın yurdudur.” Derim. Hazımsız, kara kalpli, kapılarını çalsanız da asla açmayan zehirli kurtların zihnimde ve kalbimde yerleri olmadığından onlarla işim olmaz, “haydi, selametle” der uğurlarım. Siz de öyle yapın, çevrenizde sizi aşağı çekmeye, üzmeye çalışan birileri mutlaka olmuştur, olacaktır. Sakın etkilerinde kalmayın, çeviriverin yüzünüzü de kalbinizi de gündöndüler gibi ışığa doğru.

Çok tatlı bir insanı takip ediyorum sosyal medyadan. Tülay Kök, kendisi psikolog, bir yandan da kanser tedavisi görüyor. Öyle pozitif öyle sevgi dolu bir insan ve öyle çok seveni var ki içinden insanlara akıttığı, insanlardan da kendisine akan sevgiden şifalandığına çok inanıyorum. Sevgili Tülay Kök diyor ki; “Hakkınızı teslim etmeyenler hep olacak. Varsın olsun. Hem yiğidi öldürsünler hem de hakkınızı yesinler. Biz kendi yolumuzda devam edeceğiz. Aynaya bakacağız her sabah. Ta gözlerimizin içine. Kendimize kendi gözümüzden bakacağız. Annemizin, babamızın, öğretmenimizin gözünden değil. Kendi yansımamızda arayacağız kendi gerçeğimizi. İnsanların iyi ve iyi niyetli olmalarının, size baktıklarında kendilerinde olandan daha fazlasını görmelerine yetmediğini aklımızda tutacağız.”

“Geçimsiz insanlarla bir arada olmak zorundaysanız ve şimdilik ortam değiştirme şansınız yoksa maskenizi takın. Sahici olmak, kalbinizi açmak, ciğerinizden laf anlatmak zorunda değilsiniz. Yapmacıklıksa yapmacıklık. Koparıp atmanın, gemileri yakmanın aleyhinize olacağı zamanlarda en iyi yol fiziksel olarak orada kalıp duygusal olarak mesafe koymaktır. Samimiyetinizi sadece geçinmeye gönlü olana verin.” diyor. Nimet olamayan sevgisizlerle ve kendimizi kurtaramadığımız, zehirli sarmaşıklarla baş etme yolunu da bu şekilde ifade etmiş oluyor, sevgili Kök.

Çiçek kokusu, ağaçlar, meyveler, kitaplar, güzel sözler, iyi dilek ve dualar nimettir. Toprak, hava,su, ekmek nimettir. Güzel insanlar nimettir. Güzel insanlarınızın, en çok ihtiyaç duyduğunuzda kuşun kanadıyla yetişmesi daha büyük nimettir. Sevgi, iyilik ve sağlık nimettir. Rüzgârla, yazıyla, emekle bize ulaşan, bize değen tüm güzellikler nimettir. Gecenin yarısı, yorgunluktan bitmiş hissetmek üzereyken, içinize yalnızlığın gariplik duygusunun çökmesine izin vermeyen, gecenin ikisine kadar sizinle yaprak sarması yapan komşunuz nimettir. Kilometrelerce öteden kendi açtığı, kocaman bir tepsi baklavasını kapıp gelen yeğen nimettir. Londra’da doktorasını yapan, ödevlerini yetiştirememe pahasına, size koşan hala kuzusu nimettir.

Nimeti anlatırken bahsetmeden edemeyeceğim. Dün, yeni evli çocuklarımızın evine gittim. İki, güzel nimetime kavuştum yani. Harika duygular hissettim. Çocuklarımı sevdim, tek tek eşyalarını sevdim, tabaklarını, fincanlarını, mermer sabunluklarını sevdim. Yanlış anlaşılmasın eşyaya düşkünlüğüm yoktur, hele de lüks eşyaya. Benim sevgim; çocuklarıma, kurdukları yuvayadır. Serçenin yuvasını kurmak için çöpleri tek tek gagasıyla taşırken ortaya koyduğu emek ve çabaya verdiğim değerdir benimki, gagadaki çöpe değil. Emek ve çaba, ortaya koyabilen için nimete dönüşür.

Güzel kitaplar nimettir. Nikos Kazancakis’in “Zorba” adlı kitabı; hayata ve özgürlüğe dair derin ve etkileyici bir eserdir, okuyucuya ilham veren bir armağandır. Kitabın kahramanı Alexis Zorba der ki; “mutluluğun basit ve açık bir şey olup, bir bardak şarap, bir kestane, kendi halinde bir mangalcık ve denizin uğultusundan başka bir şey olmadığına aklım yattı. Yalnız bütün bunların mutluluk olduğunu insanın anlayabilmesi için basit ve açık bir kalbe sahip olması gerekiyordu.”

 Basit ve açık bir kalbe sahipseniz, kuşun kanadıyla yetişir, sizi bulur nimetleriniz.

Sevgi dolu bütün açık kalplere selam olsun..