Nisan yağmurları bazen bardaktan boşalırcasına şaka yaparsa da, çoğunlukla günün ya da “Gecenin bir yerinde ılık ılık. / Cisil cisil yağmur olup baharında, / Filiz filiz sevgilerin üzerine.” yağar. Esin kaynağı olur yüreklerimize. Şiirler yazdırır, türküler yaktırır, şarkılar besteletir. “cama vuran her damlada” eski sevgiliyi anarken o güzelim şarkıyı mırıldanmadan edemezsiniz.

Yıllar önce bir manzumemizde biz de demişiz:


Belli, gerçek değil, bu onca düşmüş,

Derinden sevişmiş, yorgunca düşmüş.

Camlara asûde narince düşmüş;

Dingin mışıl mışıl yağıyor yağmur.

Leylâ olmuş Mecnunlara merhemmiş

Cana canmış, kana kanmış, Zemzemmiş,

Çatlamış topraklar özlemle emmiş:

Zengin, çisil çisil yağıyor yağmur

Vücut verdi ırmağına çayına

Muştular sunardı vuslat bağına

Şavkır dileklerle gökkuşağına;

Rengin, ışıl ışıl yağıyor yağmur

Bu bir rahmet, bereketler saçmakta,

Filiz filiz, damla damla içmekte,

Börtü böcek, elvan çiçek açmakta;

Ongun, kımıl kımıl yağıyor yağmur.

Gün olur bulutlar yıldırım yükler

Sağanak sağanak boşalır gökler

Boz bulanık seller söker, sürükler;

Engin, şarıl şarıl yağıyor yağmur.”

Sağnak sağnak boşalanı, şarıl şarıl yağanı boz bulanık sellere dönüşebilir, söker, sürükler doğayı. Yağmurun kıldan incesi, nefesten yumuşağı, cisil cisil yağanı bereket sunar kara toprağa. Necip Fazıl da “Bu Yağmur”u anlatırkan bunu demek istiyor:

Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince,

Nefesten yumuşak yağan bu yağmur.

Bu yağmur, bu yağmur, bir gün dinince,

Aynalar yüzümü tanımaz olur.

Bu yağmur, kanımı boğan bir iplik,

Tenimde acısız yatan bir bıçak.

Bu yağmur, yerde taş ve bende kemik,

Dayandıkça çisil çisil yağacak.

Bu yağmur, delilik vehminden üstün,

Karanlık kovulmaz düşüncelerden.

Cinlerin beynimde yaptığı düğün,

Sulardan, seslerden ve gecelerden…


Yazarlarımız, şairlerimiz nisan yağmurlarını o kadar güzel anlatmışlar, o kadar güzel benzetmeler yapmışlar ki. Kimisi “Doğruluk, Erdem, Tanrı sevgisidir Nisan yağmuru gibi serpilirdi gönüllere.” derken, kimisi de “Çöldeki kumlar gibi susuzum, canım benim, çatlayan topraklar gibi susuzum. Ve mektupların nisan yağmuru.” deyivermiş.

Bir Kanada atasözünde “Nisan yağmuru Mayıs çiçeği getirir” deniliyor.

Ne güzeldir yağmurun yapraklarla söyleşmesi. Çimenlerin ıslanması, Pencerenin camlarına seslenişi: Ceyhun Atuf Kansu anlatıyor bulutlara aşkını:

Bu yağmur, bu güzel bu serin yağmur.

Yağıyor bu sabah sanki içimde.

Dokunma gözlerim yağmur doludur,

Bulutlar içimin derinliğinde.

Çimenler ıslanır, yollar ıslanır,

Çağırır pencerem, yağmur seslenir.

Ufuklar bu beyaz renkle sislenir,

Yaşarım bir yağmur serinliğinde.

Beyaz bulutlara âşık olurum,

Geçerler üstümden bakar kalırım,

Bulutlar başımda düştür, dalarım

Dinlerim tarlama yağan yağmuru.

Oluk oluk akar, eğleşir gider,

Yapraklarla bir şey söyleşir gider.

Gider, güzel yağmur, ağlaşır gider,

Yıkayıp bırakır gönlümü duru.

Ritüel yapmak, belli bir konu kapsamında topluca kutlama ya da dualar yapmaktır. Yağmurla da ilgili ritüellerimiz var. Bu kutlamalar dualar ya da buna uygun sözler, bu doğrultuda kutsal sanılan davranışlar bütünü ritüel kavramına girer. Bunlardan biri yağmur duasına çıkmaktır. Bir başkası, özellikle Rumi takvime göre 13 Mayıs’a kadar sürecek olan nisan ayında yağmur suyu toplamaktır. Yarın bu konudan söz etmeyi planlıyorum.

Yazının bu günkü bölümünü Cahit Külebi’nin dizeleriyle bitireyim.

Yağ hay mübarek

Şarıl şarıl,

Yıka taşları toprakları

Tarlalar yeşerinceye dek.

Artık geçti hüzün taşımanın modası

Getir bize yeşillik, neşe getir.

Sendedir bütün nafakamız

Bil ki bütün ümidimiz sendedir.

Yıka taşları toprakları

Şarıl şarıl,

Tarlalar buğday bekler senden, çocuklar ekmek.

Dünyanın da yüzü yıkanmak gerek,

Yağ hay mübarek.”