Ömrümüzün bir yılı daha bitmek üzere. Ya da ömrümüzün yeni bir yılı başlayacak. Hangi taraftan bakarsanız baktığınız tarafla ilgili olanı görüyorsunuz. İki cümle özetliyor aslında çelişkiyi. Bitiş ve başlangıç. Biten hüzünlü, karamsar bir duyguyu getirip ellerinize bırakırken başlayan daha umut dolu, daha coşkulu bir dünyanın kapılarını açıyor.

Belki de ruh halimize, duygu durumumuza bağlı olarak baktığımız yer, baktığımız pencere değişiyor. Sıkıntılı bir sürecin ardından biten zamansal bir döngü bizlere yeni bir başlangıç yapıyormuşuz duygusunu ve umudunu verebiliyor.

Ve önünde sonunda yıl başlangıçları ya da yıl sonları her seferinde geçmiş yılın ya da yılların muhasebesini de yeniden yaptırıyor bizlere.

Böyle bir hesaplaşmayla ilgili ilk aklıma gelen anım bir hastanenin otoparkında tek başıma yaşadığım yıl başı gecesi. Birkaç günlük sıkıntılı koşuşturmanın ardından sonunda yapmam gerekenleri yapmış, bulunması gereken ilaçları bulmuş ve işimi bitirmiş; sorumluluklarımı yerine getirmiş olarak hastanenin otoparkındaki aracıma binmiştim. Yorgunluktan bir süre hiçbir şey yapmadan oturmuştum karanlıkta. Kontağı açtıktan sonra kısa bir an beklersiniz ya o bekleme anında radyo açılmış ve insanların bir iki dakika önce girilen yeni yılı kutlayan neşeli sesleri dolmuştu arabamın içine.

Oysa o günün yıl başı gecesi olduğunu ben çoktan unutmuştum. Radyoda ilk kutlamaları duyduğumda arkama yaslanıp gözlerimi kapayıp biraz öyle kalmıştım. Ömrümün yeni başlayan yılında kurduğum ilk cümle “nihayet bu yıl bitti” olmuştu.

Bir hastanenin otoparkında, soğuk bir arabanın içinde girdiğim yeni yılın ne getireceğini bilmeden bir önceki yılın bitmesi beni çok mutlu etmişti. Belki de ömrümün en anlamlı, en güzel yılbaşı gecesiydi o an. Ve şu andan tam yirmi beş yıl önceydi.

O günden bugüne geçen yirmi beş yıl içinde acı tatlı birçok olay yaşadım. Gözümden yaş gelinceye kadar güldüklerim de oldu o yıllar içinde; gözümün yaşına en olamadığım hiç bitmeyecek gibi ağladığım anlarım da.

Ömrümün bu evresinde yaşadığım artık bir ilerleme değil. Belirli bir yaşı aştıktan sonra geri sayıma dönüşüyor ne varsa. Sanki saatler; akrep ile yelkovan aynı yönde ilerliyor ama rakamlar geri geri gidiyormuş gibi bir duyguyla yaşıyoruz artık.

Bir ömürde biriktirilen iyi ve kötü anlardır. Zenginliğiniz de mirasınız da budur. Eğer mutlu anlarınız, sevinçleriniz çoksa zenginliğiniz bunlardır ve genelde çocuklarımıza, çevremize bizlerden miras olarak bunlar yani biriktirdiklerimiz kalır.

Eğer bir ömür boyunca ruhunuzda biriken acı, keder, mutsuzluksa mirasınız da bunlardır. Hadi biraz abartarak söyleyeyim acı da, mutluluk da, huzur da kalıtsaldır.

Sonuçta hepimiz acı, tatlı, hüzünlü, sevinçli, ayrılmalı, kavuşmalı anlar, anılar biriktirdiğimiz bir yılı daha bitirdik. Harcadığımız zamana bir yıl daha ekledik. Bir yıl daha arttı yaşımız.

Zaman ne kadar akacak; zamanın ırmağı bizleri nerelere sürükleyecek bilmiyoruz. Hepimiz uzun bir yolda yürüyoruz. Bu yolculuğu nasıl geçireceğimiz ise bizlerin elinde. Ya hırsla oraya buraya saldırıp birileriyle yarışacağız ya da ne kadar süreceğini bilmediğimiz bu yolculuğun tadını çıkaracağız.

Ben bu yolculuğa gördüklerimi; çocukları, insanları, kuşları, sokak hayvanlarını, çiçekleri, muhteşem gün doğumlarını, hüzünlü gün batımlarını, sevgiyi, aşkı ruhuma nakış gibi işleyerek devam edeceğim.

Birgün yine bir zaman döngüsü  öncesinde muhasebe yaparsam eğer gözlerimi kapayıp geçmişe baktığımda karşıma çocuklar, insanlar, kuşlar, sokak hayvanları, çiçekler, muhteşem gün doğumları, hüzünlü gün batımları, sevgi, aşk çıksın istiyorum.

Kendime de bırakabileceğim bundan kıymetli bir miras olabilir mi?

Umudunuzun, sevincinizin, başarınızın bol olduğu bir yıl dilerim sizlere.