Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, 27 Temmuz tarihinde yaptığı açıklamada enflasyon tahminlerinin güncellendiğini duyurdu. 2023 yılsonu enflasyon beklentisinin %22,3’ten %58’e yükseltildiğini söyleyen Erkan’ın açıklamalarını özetlemek gerekirse; 2023 yılsonu enflasyonunun %58, 2024 yılsonu enflasyonunun %33, 2025 yılsonu enflasyonunun %15 olması bekleniyor ve hedefleniyor.

Tek bir açıklama ile %22,3’ten %58’e fırlayarak 2.5 katın üzerinde değişen bu ve benzeri tahminlerin inandırıcılığını bir yana bırakalım ve hedeflendiği gibi gerçekleştiğini varsayalım. Bu açıklamalar ne anlama geliyor, hayatımıza nasıl etki edecek ve zarar görmemek için ne yapmalıyız gibi sorular zihinleri meşgul ederken, finansal okuryazarlığı olmayanlar açısından ekonomik küçülmeyle sonuçlanacak 3 yıllık bir dönem yaşanması kuvvetle muhtemel.

Öncelikle değinmemiz gereken, bu açıklamaların tahmin ve beklenti olduğu. Yeni ekonomi yönetiminin, uygulanacak ekonomik model sonucunda elde etmeyi amaçladıkları sonuçları göstermesi açısından oldukça da önemli. Akla ilk gelen sorulardan biri; “aynı Merkez Bankası nasıl oluyor da 2,5 katın üzerinde bir farkla tahmini değiştiriyor?” Bu durum, bu anormal değişikliği neyle açıklayacağımız ve bu tahminlere ne kadar güvenebileceğimiz sorunsallarını yaratarak kuruma olan güveni azaltıyor. Ancak bu tutarsızlığı şu şekilde yorumlamak da mümkün; “yeni ekonomi yönetimi daha gerçekçi bir tablo ile tüm verileri güncelleyerek bize gerçeği gösteriyor?” Bu da eski ekonomi yönetiminin bizi kandırdığı anlamına geliyor. Kafamız o kadar karışık ve neye inanacağımızı öylesine bilemiyoruz ki… En olumlu senaryomuz; yeni ekonomi yönetiminin sağlam bir perspektif ile gerçekçi bir plana sahip olduğu ve tüm gerçekleri şeffaf biçimde açıklamaya başladığı… Bu senaryo üzerinden devam edelim.

Merkez Bankası açıkladığı bu verilerle kabaca diyor ki; şu anda 1milyonTL fiyata sahip olan bir konut (veya araba) seneye 1.580binTL, sonraki sene 2.101binTL, bir sonraki sene ise 2.416binTL olacak. Daha küçük ölçekli bir örnekten yola çıkarsak; marketten şu anda 1.000TL’ye aldıklarımızı seneye 1.580TL’ye, sonraki sene 2.101TL’ye, bir sonraki sene ise 2.416TL’ye alabileceğiz. Bu üç yılın ardından enflasyonu tek haneye (%9 ve altı) indireceğiz ve 4. senenin sonunda bu savaşı kazanacağız.

KDV artışları, akaryakıt zamları, ek vergiler, enerji maliyetleri, hayat pahalılığı ve kaçınılmaz maaş artışları… İçine girdiğimiz kısır döngü, kendi kuyruğundan beslenen bir yılanı andırıyor. Ölmemek için yiyoruz ve yedikçe ölüyoruz. Bu döngünün kırılacağını, birkaç senede planlı şekilde sona erdirileceğini ve 3 yıllık diyetin ödenmesi gerektiğini söyleyen bir ekonomi yönetimimiz var. Sorun şu ki; biz zaten son birkaç yıldır olağandışı fiyat artışlarıyla yaşıyoruz. Dürüst olmak gerekirse, markete girerken cebimizdeki paranın alacaklarımıza yetip yetmeyeceğinin hesabını dahi yapamaz olduk. TÜİK üzerinden bazı enflasyon verileri açıklanıyor ancak hiçbirimiz buna ikna olamıyoruz çünkü TÜİK’in “fiyatı %50 arttı” dediği ürünü market rafında 2-3 kat fiyatla görüyoruz. Zaten 3 yıldır bedel ödeyen topluma “bir üç yıl daha sabır” denilmesine üzülsek mi sevinsek mi bilemiyoruz.

Bilemediklerimiz bununla sınırlı değil. Alım gücümüz varsa almalı mıyız yoksa ertelemeli miyiz? İhtiyacımız varsa malımızı satmalı mıyız yoksa beklemeli miyiz? Kredi olanağı oluştuysa kullanmalı mıyız yoksa kendi kaynaklarımızla mı hareket etmeliyiz? Sorular, sorular, sorular… Cevaplarını konunun uzmanları verecektir. Benim vazifem farkındalık oluşturmakla sınırlı. Doğru kaynaklardan, doğru bilgiler edinerek, zarar görmemeniz dileğiyle.