Ülkemizde yaşadığımız en büyük sorunların başında güvensizlik geliyor.

Yabancıların fiili işgali, hayat pahalılığı, eğitim ve sağlıktaki sorunlar tabii ki çok önemlidir ancak güvensizlik insanlarımızı içten içe kemirmektedir.

Eskiden daha çok siyasetçilere ve basına güvenilmezdi…

Siyasetçilere ve basına yine güvenilmiyor ama yargı organları ve bazı kamu kuruluşları güven sıralamasında diğerlerini geride bıraktı.

En çok güvenin sarsıldığı ve güvenin neredeyse hiç kalmadığı yer mahkemeler…

Hakkını alabilmek için adliye kapısına giren bin pişman oluyor.

İktidar destekçisi de muhalifi de herkes adalete güvenmiyor. Mahkemelerin doğru karar verdiğini düşünmüyor. Kamuoyu yoklamalarında da adalete güven dibe vurmuş görülüyor.

Diğer kamu kuruluşlarına da güven kalmadı… Eskiden orduya yüksek oranda güvenilirdi, şimdi o bile çok azaldı. Polise güvenen neredeyse kalmadı gibi…

Eğitimde güven yok, herkes şikâyetçi. Öğretmenler öğrencilerden ve velilerden; öğrenciler, öğretmenlerinden; veliler, hem öğretmenlerden, hem okul yönetiminden dert yanıyor.

İlk ve orta dereceli okullarda eğitimin dibe vurduğu neredeyse herkesin ortak kanaati…

Üniversiteleri saymıyorum bile, hele bazı üniversiteler yöneticilerin çiftliği haline dönüştürüldü. Özel üniversitelerin birçoğu ise adeta ticarethane gibi çalışıyor.

Sağlık ve hastaneler, en güvenilmeyen kuruluşların başını çekiyor. Hasta yakını doktora güvenmiyor, tedaviyi beğenmiyor, doktora saldırıyor.

Hasta doktora güvenmiyor, tedavisini beğenmiyor, doktor doktor dolaşıyor.

TÜİK gibi kamu kuruluşları güvende dibe vurdu.

Kamu çalışanları, özellikle memurlar zaten hedef haline getirildi.

Güvensizlik sadece kamu kuruluşları ile sınırlı değil…

Vatandaşın esnafa güveni kalmadı… Acaba kazıklanır mıyım korkusuyla alışveriş yapıyor.

Taksicileri saymıyorum bile…

Durağa uğramayan, yolcuyu durakta bırakmayan, kolayına kaçarak güzergâh değiştiren belediye otobüsleri ayrı bir dert…

Bir usta çağırıyorsunuz, işini düzgün yapmıyor, tekrar bir usta çağırmak zorunda kalıyorsunuz. Sanayiye gidince korkudan titriyorsunuz, acaba kazık yemeden ayrılabilecek miyim diye…

Akraba akrabaya, komşu komşuya güvenmiyor.

Fiili işgal alınacak bir kararla sonlandırılabilir, hayat pahalılığına alınacak tedbirlerle çözüm getirilebilir, sağlıktaki ve eğitimdeki sorunlar da aşılabilir…

Ancak güven sorununu aşmak çok zor ve zaman alır…

Adalete güveni tesis etmek, insanların mahkemelere olan inancını geri getirmek, kamu kuruluşlarının tekrar güven kazanması çok daha zordur.

Hele insanların birbirine güvenebilmesi daha da zordur…

Öncelikle ve ivedilikle toplumdaki bu güven bunalımına bir çözüm getirilmeli…

Güveni getirmenin birinci şartı da hukuku yeniden tesis etmek, ahlâkı ve vicdanı hâkim kılmaktır.

****

Yarım milyonluk çek

Bir işadamı büyük borç içindeydi ve hiçbir çıkış yolu görmüyordu. Kredi verenler onu sıkıştırıyorlardı. Mal sağlayanlar ödeme bekliyorlardı.

Parkta bir banka oturdu, başını ellerinin arasına aldı, firmasını iflastan kurtaracak bir yol var mı
diye düşündü.

Birden, yaşlı bir adam önünde belirdi. “Bir şeyin seni rahatsız ettiğini görüyorum” dedi yaşlı adam. İşadamının yakınmalarını dinledikten sonra “Sana yardım edebileceğime inanıyorum” dedi.

Yaşlı adam, işadamının adını sordu, bir çek yazdı ve eline verirken “Bu parayı al ve tam 1
sene sonra benimle burada buluş, o zaman borcunu ödersin” dedi.

Ve yaşlı adam geldiği gibi hızla gözden kayboldu.

İşadamı çeke baktı. Çekte 500.000 dolar yazıyordu. İmza ise John D. Rockefeller’a aitti, dünyada o zamanın en zengin adamı.

Tüm parasal sorunlarımı bir hamlede temizleyebilirim” diye düşündü. Ama bunun yerine çeki kasasına koydu. Sadece onun orada olduğunu bilmenin, işini kurtarmak için bir yol bulmasında kendisine yardımcı olabileceğini düşündü.

Yepyeni bir iyimserlikle daha iyi işler almaya ve daha uzun vadeli ödemelerle işlerini götürmeye başladı. Büyük işler aldı. Birkaç ay içinde borçlarından kurtuldu ve tekrar para kazanmaya başladı.

Tam 1 sene sonra, elinde bozulmamış çek ile parka gitti. Kararlaştırılmış saatte yaşlı adam belirdi. Tam işadamı ona çeki verip başarı hikâyesini paylaşacakken bir hemşire koşarak geldi ve yaşlı adamı yakaladı.

Hemşire “Onu yakaladığıma çok sevindim” diye gülümsedi: “Umarım sizi rahatsız
etmiyordu. Huzurevinden sürekli kaçıyor ve insanlara kendisinin John D. Rockefeller
olduğunu söylüyor.”

Hemşire adamın koluna girip onu uzaklaştırdı.

Şaşkın işadamı orada öyle durdu, sanki donmuştu. Tüm sene boyunca işler aldı, işler kapattı, aldı, sattı. Arkasında yarım milyon dolar olduğuna ikna olmuş olarak…

Birden, hayal veya gerçek fark etmez, hayatını değiştirenin para olmadığını fark etti. Hayatını değiştiren, peşinden gittiği her şeyi başarmasını sağlayan yeni bulduğu kendine güvendi.

***

TEBESSÜM

Zorla

Mahkeme salonunda hâkim sanığa çıkıştı:

- Seni bir daha karşımda görmeyeyim dememiş miydim?

- Demiştiniz hâkim bey. Ama ne yazık ki polis sözüme inanmadı. Kendisine o kadar söyledim, yine de yakalayıp zorla buraya getirdi.

****

GÜNÜN SÖZÜ

Güvenilmek, sevilmekten iyidir.

George Mac Donald