Eve ulaşabilmem için çok değil, elli metre yürümem gerek. Kat kat giyinip bürünmüşüm. Başım kapüşonla kapalı. Yağmur pıtır pıtır düşüyor. Yeni takvim nisanının son günü. Üşüyorum. Nereden aklıma gelir bilmem. Dalımdan böğrüme doğru bir titredim, titreyeceğim. Dal ağaç dalı değil. Sırtla omuz arasına dal denir. Hani külhanbeyi gibi bir omuzu eğri yürüyenlere “dalı düşük” derler.

Açabilsem de çıplak başıma birkaç yağmur tanesi düşse, acep şifa olur mu? Onlarca ritüeli yazdım çizdim yıllarca, halk bilimimiz adına. Ama üşüyorum. Elli metre yürüyüş içinde neler neler geçti beynimden ışık hızıyla. Sağıma soluma bakıp, beni kimsenin görmediğinden emin olunca dilimi dışarı çıkarıp, birkaç yağmur damlasının düşmesini sağladım.

Evet üşüyordum ama, kafayı üşüttüğümü sanmayınız. Biraz kendimle dalga geçmek, biraz nostaljik takılmak istedim, hepsi bu.

Nisan yağmurları üstüne pek çok duygusal yazılar yazmışımdır.

Bugün yazacağım biraz farklı:

Nisan yağmuru, kullanmakta olduğumuz Miladi takvimi on üç gün geriden izleyen Rûmî takvimin nisan ayında yağan yağmurların adı. İnanışa göre şifa ve bereket kaynağı. 13 Nisan’dan 13 Mayıs’a kadar yağar. Şimdi anladınız mı mayısın başında dilimi dışarı çıkarıp üzerine nisan yağmuru düşürdüğümün nedenini?

Halk arasında nisanın bir adı da yağmur ayı, “yağar ay”dır.

Eskiden bahçeye, balkona temiz bir kap veya kovalar konulur, daha sonra kullanılmak üzere Nisan yağmuru toplanırdı.

Nisan yağmuru toplama geleneği Anadolu’da yüzyıllardır devam ederdi. Folklorumuzda nisan yağmurunun her derde deva olduğuna ilişkin inanışlar vardı.

Örneğin bana "Nisan yağmuru saç uzatır mı?" diye sorabilirsiniz. Güldürmeyin beni. Size El cevap: Uzatır, diyebilirim. Yağmur suyu uzatmakla kalmaz, içerdiği vitamin ve mineraller nedeniyle saç ve saç derisini yumuşatır, canlandırır, parlatır. Saçları besleyerek, hızlı uzamasına da olanak sağlar.

Haydi canım sende, yağmur suyunda vitaminler, minareler, demir, kalsiyum ne arasın? Yağmur, gökteki buharın, soğuk havaya çarpınca sıvılaşması değil mi? Hani saf su deseniz, neyse.

Çöllerdeki kum fırtınalar ne güne duruyor. Özellikle Nisan aylarında yurdumuza ulaşan, otomobil ve evlerin camlarını kaplayan tozlar, Sahra Çölü’nden geliyormuş. Bu tozların %5’i demirmiş. İhtiyacımızı Nisan yağmuru ile karşılayabilirmişiz.

Folklorla birlikte inanç dünyamızda da Nisan Yağmurlarından söz ediliyor. Bahar’ın habercisi Nisan yağmurunun şifa kaynağı olduğu anlatılıyor.

Hadis-i şeriflerde nisan yağmurlarına Hz. Muhammed’in övgüsünden söz ediliyor. İnanışa göre, yağmur suyuna, Fatiha, Âyet-el-kürsi, İhlas ve Muavvizeteyn 70 er defa okuyup bu sudan aralıksız yedi sabah içenin hastalığı, ağrısı dinermiş.

Şifalı” olduğuna inanılan kaplarda biriktirilip misafirlere, hastalara verildiği gibi yemeklerde de kullanılan nisan yağmurunu toplama geleneği, bilmem Anadolu’da yaşıyor mu? Ama gam değil, zaten Nisan yağmuru barajlara da yağmıyor mu?

Nisan yağmuru toplama konusunda Nisan Tasını atlamayalım.

İlhanlı hükümdarı Ebu Sahip Bahadır Han tarafından 14. yüzyılda Mevlana Dergâhı’na armağan edilen, 34 kilo ağırlığındaki bronz üzerine altın gümüş kakmalı nisan tası, halen Mevlana Müzesi’nde sergileniyor.

Müzesi Envanterinin 384 No’suna kayıtlı olan “Nisan Tası,” Musul’da yaptırılmış ve Emir Sungur Ağa’nın aracılığı ile, 1333 yılında Mevlana Dergâhına hediye edilmiş.

Nisan yağmuru, geleneklerimizde uğurlu sayıldığı için, Mevlevîler de pek mübarek tutarlarmış. Dergâhta bu yağmurdan, büyük kazanlara bol miktarda toplanır, üzerine dualar okunurmuş. Çelebi evlerine ve büyük memurlara dağıtılır, halktan isteyenlere de verilirmiş. Bu su, iç sıkıntılarını giderirmiş. Tarlalara bereket için saçılırmış.