Tercihlerin yapıldığı bugünlerde en önemli gündemlerimizden biri de haliyle üniversiteler. Hangisi daha iyi, hangisinin puanı uygun, hangi şehirde yaşam daha makul gibi sorular zihnimizi meşgul ederken, oldukça önemli bazı konuları göz ardı ediyoruz.

Ülkemizde üniversitelerin sayısı son yıllarda hızla arttı. Eğitim camiasının ortak fikri şu ki; sayıdaki bu artış eğitim kalitesinin yükselmesine katkı sağlamadığı gibi daha da gerilemesine neden oldu. Niceliksel olarak çoğalan üniversitelerimizdeki eğitiminin niteliği, mezunların yeterliliği ve eğitmenlerin liyakati hakkındaki endişeler ciddi boyutlara ulaştı. “Şimdi bu olumsuzluklara dikkat çekmenin zamanı mı” diye düşünmeyenler için konuyu irdeliyoruz.

Yeni mezun bir inşaat mühendisinin, çok katlı bir binanın statik projesini tek başına çizemeyeceğinden eminiz. Ya da yeni mezun bir muhasebecinin hemen mükellef edinip piyasa şartlarında defter tutamayacağından… Örnekler çoğaltılabilir. Üniversite eğitimi yeterli bir temel sağlamalı ancak günümüzdeki üniversite eğitimi, sınav odaklı bir sisteme dönüştüğünden, öğrencilerin gerçek dünya problemlerini çözecek pratik beceriler kazanmasını sağlamaktan çok uzak. Akademisyenlerin niceliksel ve niteliksel yetersizliği, eğitimin teoriyle sınırlı kalması, staj uygulamalarının – mış gibi yapılması vb. nedenler, mezunların mesleki hayatta başarılı olabilmesini zorlaştırıyor. İşin acınası tarafı; neredeyse herkes bu çelişkinin, yani iş dünyasının gereksinimleriyle alınan eğitim arasında büyük bir uçurum olduğunun farkında. Bu da bizi daha büyük bir çelişkiye götürüyor; mecbur olduğumuz için okumak! Biraz açalım…

Bu noktada iki sorum var. İlki; “sizinle aynı işi yaparak iş yükünüzü azaltacak bir yardımcıya ihtiyacınız olsaydı, adaylardan biri yeni bir lisans mezunu, diğeri ise lise mezunu ancak 4 yıldır zaten sizinle çalışıyor olsaydı, hangisini işe alırdınız?” Vereceğiniz cevap sizin konuya bakışınızı, yani üniversitede geçirilen 4 yıl ile yanınızda geçirilen 4 yıl arasındaki mesleki eğitim kalitesi yorumunuzu gün yüzüne çıkaracak.

İkinci sorum ise; “çoğunluk, aldığı eğitimin iş hayatının gereksinimleriyle örtüşmediğinin farkında ise, neden hala üniversitelere yoğun talep var?” Cevap basit. Bazı meslekleri icra edebilmek için diploma zorunluluğu var da ondan. İşte bu noktada öyle üzücü bir durum yaşanıyor ki… Gençler istedikleri mesleği yapabilmek için, eğitim kalitesine inanmadıkları üniversite bölümlerini okumak zorunda hissediyorlar. “Ne yani, okumasınlar mı?” Tabi ki okusunlar ancak bu zorunluluk niteliksiz bir eğitimi kabul edilebilir kılmasın. Düşünsenize… Mesleğinizi icra edebilmek için niteliksiz olduğuna inandığınız üniversitelerde yıllarca eğitim almak zorunda kalıyorsunuz. İş dünyasına adım attığınız anda yaşadıklarınızdan dolayı sahip olduğunuz diplomanın gerçek değerini sorguluyorsunuz. Yaşanan bu çelişki ve üniversiteye karşı büyüyen bu güvensizlik, gençlerin geleceğe dair umutlarını zayıflatıyor.

Bu sorunların üstesinden gelmek için eğitim sistemimizin köklü bir değişime ihtiyacı var. Öncelikle “niteliksiz nicelik” düsturunu terk etmeli, hocasız okullar veya doktorsuz hastaneler ülkesi olmayı reddetmeliyiz. Okul öncesinden lisansüstü eğitime kadar tüm eğitim sistemini ideolojiden arındırmalı ve bilimsel temelli bir sisteme kavuşturmalıyız. Eğitim kadrolarında liyakati yüceltmeli ve siyaseten müdahale edilebilir olmaktan çıkarmalıyız. Sadece binalar yapmamalı, eğitimin kalitesini de artırmalı ve mezunların sahada karşılaşacakları zorluklara hazırlanmalarını sağlamalıyız. Bu da daha fazla pratik deneyim, staj ve projeye dayalı öğrenme yöntemleri ile mümkün.

Ayrıca, mesleklerin icra edilmesi için üniversite diplomasına olan bağımlılığın azaltılması da gerekiyor. Meslek odaklı sertifikasyonlar ve kurslar aracılığıyla meslek edinme fırsatlarını genişletmeliyiz. Böylece gençler istedikleri meslekleri icra edebilmek için daha kısa sürelerde ve daha nitelikli bir eğitimle donatılabilirler.

Ne diyelim?.. Dünya okyanusuna çıkmaya hazırlandığımız, Türkiye denizine akan, azgın Milli Eğitim Bakanlığı akarsuyunda, niteliksiz denizciler tarafından imal edilmiş delik kayığımızla başarıdan başarıya koşmak dileğiyle…