‘’Beklemek gövde kazanması zamanın’’ demişti Cemal Süreya; sanırım hepimiz bir şeyler bekliyoruz bugünlerde. Ben bir yağmur bekliyorum. İçimizde, aklımızda demirden bir gülle gibi duran ne varsa eritip yok edecek, yıkayıp götürecek bizleri yenileyecek bir yağmur.
Huzurum yok; dört yanımızda savaş var.
Huzurum yok; Ordu’da dört yaşında çocuğa tecavüz etmişler
Huzurum yok; Ordu’da bir kadını boğazını keserek öldürmüşler.
Huzurum yok; neredeyse her gün kadınlar öldürülüyor.
Huzurum yok; sokaklar kavga eden insanlarla dolu.
Huzurum yok; kedileri köpeklere parçalatan insanlarla aynı dünyada yaşıyorum.
Huzurum yok; vahşet gündelik hayatımızın içinde.
Huzurum yok; bu ülkede tarihin hiçbir anında bayağılık bu kadar normalleşmedi.
Huzurum yok; cahillik zaferini kutluyor.
Huzurum yok; çocuklarımız için endişeliyim.
Huzurum yok; kanunsuzluk hiç bu denli kutsanmamıştı.
Huzurum yok; bebeklere tecavüz eden sapkınlarla doldu etrafımız.
Huzurum yok; gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar.
Huzurum yok; bugün biri açlıktan sokakta bayıldı.
Huzurum yok; açlıktan bayılan kişi yemek tekliflerini geri çevirdi.
Huzurum yok; bayılan kişinin yanında bir paket çocuk bezi vardı.
Huzurum yok; o baba aklımdan çıkmıyor.
Huzurum yok; insanlar toplu intihar ediyor.
Huzurum yok; kitlesel bir akıl hastalığına yakalandık sanki.
Huzurum yok; bazıları kendine sanatçı diyor.
Huzurum yok; Ceren’in katili ona sahip olacak maddi gücüm yok diye öldürdüm açıklaması yaptı.
Huzurum yok vasatlık, cehalet, şiddet bizi esir aldı.
Beklemek gövde kazanması zamanın, öyle koyu, öyle yoğun. Ben bir yağmur bekliyorum. Pırıl pırıl yağan, bizleri enerjisiyle arındıran, can veren. Çoktan değiştirdik mevsimleri artık hiçbir yağmur zamanında yağmıyor.
Sokakta açlıktan bayılan baba acaba bebeğinin karnını doyurabildi mi?
Bat Dünya, bat.
Huzursuzum, huzursuzsun, huzursuz…