Sosyal medya bugünlerde Oğuzhan Uğur’un insansı robot Sophia’yı konuk ettiği programın çıktıları ile çalkalanıyor. Öncelikle bu televizyonculuk başarısından dolayı Oğuzhan’ı tebrik etmek gerek. Sadece ülkemizde değil Dünya çapında sansasyon yaratması muhtemel bir yayın olmuş. İzlemeyenler için; programda Sophia ile Oğuzhan karşılıklı atışıyor ve bir nevi yapay zeka, zekaya karşı durumu oluşuyor. Kurgudan anladığımız kadarıyla kazanan Oğuzhan yani zeka oluyor. Lakin, şimdilik…
Bu sansasyonel yayının etkileri ve bağlı içerikleri bir süre daha devam edecektir ve birçok kişi konuyu farklı yönleri ile ele alacaktır. Teknoloji, güvenlik, eğitim, psikoloji, sosyoloji, siyaset… Ben ise konuyu 3 ayrı bağlamda ele almak istiyorum: Yapay Zeka (Sophia), Zeka (Oğuzhan) ve İleri Zeka (Sarıgül).
Konu hakkında daha önce kaleme aldığım yazılarda da sıklıkla değindiğim gibi; yapay zeka müthiş bir hızla ilerliyor. Bu hızlı ilerleyiş birçok mesleği ve yöntemi değiştirdiği gibi toplumsal psikolojimizi, sosyolojimizi ve ekonomimizi de tehdit ediyor. Bunun nasıl bir tehdit olduğu konusunda fikir sahibi olmak isterseniz, “Oğlumu yapay zeka ile tanıştırdım” ve “Yapay zeka ve kitlesel işsizlik” başlıklı yazılarımı okumanızı öneririm.
Yapay Zeka (Sophia)
Sophia, yapay zeka destekli bir insansı robot. Sophia’dan çok daha etkin ve sıra dışı yapay zeka araçları bulunmasına rağmen Sophia’nın onlardan çok daha fazla ilgi görmesinin nedeni de insansı oluşu. İnsansı görünüş ve insana dair fonksiyonların geliştirilmesi ne kadar önemli bilmiyorum. Sonuçta bugüne kadar yapılan robotların %99’dan fazlasının insansı olmamasının salt nedeni insansı robot yapmanın zorluğu değil, insansı olmayan robotların daha fonksiyonel olması. Gezegenin en gelişmiş canlısı olan insan, gücünü fiziki değil zeka özelliklerinden alıyor. Boyu kısa, ağır kaldıramıyor, aşırı hızlı hareket edemiyor, sadece iki kolu var ve endüstriyel dünya için son derece sınırlı fiziki özelliklere sahip. Bu nedenle vinçler, kepçeler, hızlı makineler ve çok kollu endüstriyel robotlar kullanıyoruz. Yani insanı güçlü kılan şey fiziki insansı özellikleri değil zekası. Peki, bir şeye uzun süre odaklanmakta veya aynı anda iki şeye birden konsantre olmakta dahi güçlük çeken insan zekası ile aynı anda yüzlerce işlemi hatasız ve motivasyona ihtiyaç duymadan yapabilecek olan yapay zeka kıyaslandığında da aynı şeyi düşünebilir miyiz? Kıyas tahtasına yapay zeka konulduğunda, insan gerçekten de zeki mi?
Zeka (Oğuzhan)
Oğuzhan Uğur benim çok sevdiğim bir şahsiyet. Kendisinin bazı çevreler tarafından aşırı siyasallaştırıldığını ve bu kasten saptırılmış bakışın onu sevmesi muhtemel kitleler tarafından hak ettiği sevgiyi görememesine neden olduğunu düşünüyorum. Oğuzhan son derece yetenekli, çok yönlü, manaya ve pratiğe dair yoğun ve derinlikli bir çaba sarf ettiği her halinden belli bir Dünya insanı olduğunu bir kez daha ispatladı. Sophia ile İngilizce konuşarak girdiği diyaloğun bir örneğini sergileyebilecek zeka ve yetkinlikteki siyasilerimizin sayısı bir elin parmaklarını geçer mi bilinmez. Bu diyaloğun sonunda bende uyanan his Oğuzhan’ın yani zekanın kazandığı yönünde oldu ve şimdilik insanoğlu yapay zekayı yendi. Sonra ise bambaşka bir şey oldu ve beni Oğuzhan’ın siyasallaştırılmasına değinmek zorunda bırakan o müthiş videoyu izledim.
Üstün Zeka (Sarıgül)
Belirli bir yaşa ve eğitim seviyesine gelene kadar şöyle bir inancım vardı: Belediyeleri, Bakanlıkları, Kamu Kurumlarını, özetle ülkeyi ileri zekalı insanlar yönetiyordur çünkü biz sıradan insanların çok başka bir kafa yapısı ve farklı gündemleri olmalı. Zamanla anladım ki; aslında ülkeyi hepimiz birlikte yönetiyoruz. Sorun olunca tepki gösteriyoruz ve tepkimizle orantılı çözümler sunuluyor. Biz susarsak kimse bir şey yapmıyor. Biz ne kadar cahilsek ülkeyi o denli cahiller yönetiyor. Biz ne kadar hesap sorarsak o kadar hesap veriliyor. Yani ülkeyi aslında siyasiler değil, hepimiz birlikte yönetiyoruz.
Neyse, gelelim o ileri zeka ürünü sıra dışı olaya… Ben yapay zekaydı, Sophia’ydı, atışmaydı diyerek derin düşüncelere dalmış ve bu yaşananlardan toplumsal fayda üretecek içerikler oluşturmaya kafa yorarken, ülke siyasetinde söz sahibi olmuş sayın büyüğümüz Mustafa Sarıgül de konuya kayıtsız kalmayarak fikir beyan etmiş. Tam olarak demiş ki: “Oğuzhan Uğur, ne güzel, robot Sophia’yı almışın karşına, o soru soruyor sen de cevaplıyorsun. Robot Sophia, bak ben Erzincan’lı Sarıgül’üm. Fişini çekerim senin.”
Derin bir nefes aldım ve dedim ki; biz neleri kimlere emanet ediyoruz?