Dünkü yazıma Âşık Veli’nin ustası Âşık Kemter’in ardından yazdığı ağıttan birkaç dörtlük eklemiştim.
Âşık Veli Kemter Baba için “ölmeden elli yıl evvel ölmüştü” diyor. Kemter 1234 yani 1818 yılında öldüğüne göre, buradan 50 yıl geriye gidersek 1768 tarihini buluruz. Bu da Kemter Baba’nın ikrar verdiği ve ceme kabul edildiği yıl olduğunu anlıyoruz.
Alevilikte bir kişinin ikrar verip ceme kabul edilmesi, ancak evli olması ve akıl balîğ olması ile mümkündü. Kemter Baba’nın 15 ile 20 yaşlan arasında ceme kabul edildiğini var saydığımızda doğum tarihinin 1748 veya 1753 yılları arasında olduğunu söyleyebiliriz.
Yine şiirlerinden Hacı Bektaş Tekkesi ile yakın ilişkisi olduğunu, sık sık Balım Sultan’a gittiğini, bazen de bir süre orada kaldığını öğreniyoruz.
Şükür olsun ol Hûda’nın demine
Hünkâr Hacı Bektaş, Sultan Balım var
Medh-i evsafını eyledim yine
Hünkâr Hacı Bektaş, Sultan Balım var
Hoca Ahmet Yesevî ol pîridir.
Vilâyeti dağlar taşlar eritir
Hazerat-ı Hakk’ın gizli sırrıdır
Hünkâr Hacı Bektar, Sultan Balım var
…….
Aynı izi sürerek Kemter’in , İbrahim oğlu Seyyit Mehmet Dede’nin müridi olduğunu söyleyebiliriz.
“Kemter kurban olsun gül yüzlü yâre
Bizi hıfz eyleyip sağaltın yara
Zeynel Âbidin’den teberrük zira
Bin İbrahim Seyyit Mehmet dedemiz
Kemter Baba’nın iyi saz çaldığını ve gezginci bir âşık olduğunu söyleyebiliyoruz.
Yörede onunla ilgili pek çok efsane anlatıla geldi.
Bir gün Aşık Veli ile Akdağmadeni ilçesine giderken, bir pınar başında soluklanmışlardı. Azıklarından yedikten sonra, Kemter Veli’ye:
“Şu gördüğün çalılık içinde benim sikkem var, altını iyice kaz bakalım hala yerinde mi,’’ dedi.
Veli gösterilen yeri kazdı ve sikkeyi buldu.
Yörede anlatılan Efsaneye göre Kemter önceki yaşamında kır bir attı. Değişik donlarla çok gelip gitmişti. Şimdi bir deyişini takdim edeyim:
“Bu kadar cevretme aziz sultanım
Ya n’olur insafa gel bazı bazı
Mürüvvet değil mi çeşm-i figânım
Bendenin yüzüne gül bazı bazı
Yoluna koymuşum can ile teni
Hiç hilâfım yoktur severim seni
O kadar gönülden yâdetme beni
Kadir kıymetimi bil bazı bazı
Ulu sular gibi çağlayıp akma
Aşkın hançerini sineme çakma
Noksanım var ise kusura bakma
Bildiğinden şaşar kul bazı bazı
Arif isen dediğimi bilirsin
Yaralı sineme merhem olursun
Gelirim her daim azgın durursun
Şâd eyle gönlümü al bazı bazı
Sefil Kemter der ki leb-i balımsın
Canımın cananı selvi dalımsın
Sen ne merhametsiz kanlı zalimsin
Bana bir selâm sal bazı bazı
Hoş sohbet, her bakımdan rind meşrep bir âşık olan Kemter Baba, Bektaşî’ydi. Bir şiirinde “Horasan şehrinde zuhur eyleyen / Hünkâr Hacı Bektaş Veli pirimdir” diyordu.
“Konya’dan bir kadın ile evlenmişti. Bir gün çiftten gelince karısı cezveyi ocağa sürüp, kocasına bir yorgunluk kahvesi pişirmek istemiş. Bunun gören âşık şu manzum nükteyi söylemiş:
Kahve acı tütün acı ben acı
Doyurur mu iki acı bir acı
Kemter’in şiirlerinde, ancak medrese eğitimi alan ozanlarda rastlayabileceğimiz bir anlatım zenginliği vardır. O dönemin bazı aşıklarında gördüğümüz ağdalı anlatım yerine, halkın kullandığı duru, temiz bir Türkçe’yi yeğlemişti:
Ezelden bilirim seni azizim
Erin ere yolu düş gelir böyle
Sen benim olursan ben de şeninim
Dostun dosta huyu hoş gelir böyle
Zengülü zengüle vurup aşınca
Lokmalar hall’olur temiz pişince
Bâdeler içilir sazlar coşunca
Gerçek âşıklara cûş gelir böyle
Kunduz beği etti bizi bir nefer
Kunduz dalgasına aldık bir cevher
Yalancı sözleri fesh olur gider
Gerçeğin sözleri boş gelir böyle
Muhannet doludan doluya süner
Fitili göyünün çırası söner
Erlerin başına yüz bin er döner
Yiğidin başına iş gelir böyle
Dertli Kemter kendi kendin yeldirir
Er olanlar çifte kantar kaldırır
Ulu derya bulup kabın doldurur
Arifler elinden iş gelir böyle
Kemter Baba’dan sonra bu şiiri ufak tefek değişiklikleri ile kendi adlarına paylaşanların olduğunu da görüyoruz. Onu irdelemek benim işim değil.