Mersin Akkuyu Nükleer Enerji Santralinin açılış töreni ile birlikte zaten uzun zamandır gündemimizde olan nükleer enerji konusu yeniden gündemin ön sıralarına yerleşti. Kimileri için “felaket” kimileri içinse “olmazsa olmaz” olan nükleer enerji hakkında birçok şey söylenmiş olmasına karşın bilgi kirliliği oldukça fazla.

Akkuyu Nükleer Enerji Santrali açılışının seçim öncesine denk gelmesi nedeniyle taraftarların ve aleyhtarların konuyu manipüle ederek kendi görüşlerine hizmet eden propagandalara malzeme ettiklerine sıklıkla şahit oluyoruz. Nükleer enerji felakete davetiye midir yoksa çağa uyum sağlamanın kaçınılmaz yöntemi mi? Birlikte irdeleyelim.

Nükleer enerjiyi savunan argümanların başında “enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, enerji çeşitliliğinin sağlanması ve enerjiye bağlı cari açığın azaltılması” geliyor. Yenilenebilir enerjinin henüz sürdürülebilir verimlilik ve istikrarlı üretim sağlayamaması nedeniyle aynı randımanla çalışan sadece üç seçeneğe sahibiz. Doğalgaz, kömür ve nükleer. Nükleer bunların içerisindeki en verimli enerji kaynağı ve amortisman süresi diğer seçeneklerden oldukça kısa. Aynı zamanda karbon salınımı olmadığından daha çevreci. Avrupa parlamentosunun 2022 yılında nükleer enerjiyi “yeşil enerji” olarak kabul etmesi de çevrecilik argümanını destekliyor.

Nükleer taraftarlarının bir diğer dayanağı ise nükleer faaliyetlerin tek faydasının enerji verimliliği olmaması. Nükleer enerji ve bu enerjinin geliştirilmesi güçlü olmak isteyen ülkelerin faaliyette bulunması gereken bir alan ve özellikle savunma endüstrisi açısından bir ligi temsil ediyor. Uçak gemileri ve büyük denizaltılar gibi deniz aşırı faaliyetlerde görevlendirilebilen tüm büyük ordu araçları nükleer enerji ile çalışıyor. Savunmasını güçlendirmek ve dışa bağımlılığını sona erdirmek isteyen ülkelerin nükleer faaliyetlerde bulunması gerekiyor çünkü aksi takdirde bu gücü elinde bulunduran ülkelerin boyunduruğu altında kalmak kaçınılmaz oluyor. İran’ın nükleer ve zenginleştirilmiş uranyum çalışmalarının tüm dünyada büyük ses getirerek hedef gösterilmesinin altında da bu neden yatıyor çünkü bu gücü elinde bulunduran ülkeler yeni rakipler istemiyor.

Nükleer enerji karşıtlarının ellerindeki en ve belki de tek güçlü argüman “güvenlik tehdidi.” Çernobil ve Fukushima gibi facialardan ders alınması, risklerin iyi analiz edilmesi ve Almanya’nın yaptığı gibi nükleer enerjiden tümüyle vazgeçilerek alternatif enerji kaynaklarına ağırlık verilmesi gerekiyor. Nükleer santraller alınmaması gereken büyüklükte risklerle birlikte geliyor ve canlı yaşamı ile doğal dengeye ciddi zararları var. Patlama olmasa da en ufak sızıntı doğada tamiri yüzlerce yıl alabilecek tahribatlara yol açabilir.

Santrallerin kimin tarafından yapıldığı, edinilme yöntemi, işletme planı, hangi maliyetlere katlanıldığı, ihale süreçlerinin şeffaflığı gibi birçok faktör ayrıca tartışılabilir. Ancak siyasetten arındırılmış argümanları analiz etmeye kalktığımızda ve nükleer enerjinin dünyadaki kullanımını incelediğimizde karşılaştığımız bazı gerçekler var.

a-       2022 yılı toplam dış ticaret açığının yüzde 74,4'ü, bir önceki yıla göre yüzde 120 büyüyen net enerji ithalatından kaynaklandı. Enerji ihtiyacımız ile buna bağlı ithalatımız her geçen sene artmaya ve dış ticaret açığımızı büyütmeye devam ediyor. Akkuyu Nükleer Enerji Santrali tam kapasite çalıştığında ülkemiz enerji ihtiyacının %10’unu karşılayacak, doğalgaz ithalatımızı yıllık 1,5milyar dolar azaltarak cari açığın kapanmasına ve milli gelirin yükselmesine katkı sağlayacak. Avrupa Birliğinin toplam enerji ihtiyacının %25’inin nükleer enerjiden karşılandığı düşünüldüğünde veriler daha anlamlı hale gelecektir.

b-      Dünyadaki bütün büyük ve gelişmiş ülkelerde nükleer enerji santralleri var. ABD’de 92, Çin’de 54, Fransa’da 56, Japonya’da 33, İngiltere’de 9 adet aktif santral bulunuyor. An itibari ile dünya genelinde 422 aktif nükleer santral var ve 52 yeni santralin açılması için çalışmalar devam ediyor. Ülkemizin komşuları olan Bulgaristan’da, İran’da, Ermenistan’da, Karadeniz ötesi komşularımız Ukrayna ve Rusya da bulunan nükleer santraller ile adeta çevrelenmiş durumdayız. Hatta Ermenistan’ın Metzamor Nükleer Enerji santrali ülkemiz sınırına sadece 16km mesafede bulunuyor. Metzamor’da meydana gelebilecek bir nükleer felaket ülkemiz açısından Mersin’dekinden daha az tehlikeli görünmüyor. Uluslararası Atom Ajansı, Uluslararası Nükleer Güvenlik Danışma Grubu ve Avrupa Birliği şartlarını karşılayarak inşa edilen Akkuyu nükleer santralinin 6 Şubat depreminde hiçbir zarar görmemesi yüksek güvenlik standartlarını sağladığının göstergeleri olarak kabul ediliyor.

c-       Yenilenebilir enerji yöntemleri henüz istenilen verimlilikte değil. Güneş, rüzgar ve su bazlı yeşil enerji kaynaklarının üretim verimlilikleri düşük, amortisman süreleri uzun ve doğal şartlara bağlı olduklarından aynı randımanda üretim sağlamaları bugün için olanaksız. Geleceğin yenilenebilir enerjide olduğu tezinde büyük çoğunluk hemfikir olabilir ancak yenilenebilir enerjinin bugünkü ihtiyacın ivediyetle karşılanması ve nükleer enerji santrali ile yatırım verimliliği karşılaştırması noktasında büyük handikapları olduğu aşikar. Mevcut durumda yenilenebilir enerjinin nükleer enerjinin alternatifi olması mümkün görünmüyor.

Güvenlik endişesi gayet geçerli ve tecrübe edilmiş bir endişe. Geçmişte yaşanan nükleer felaketlerin izleri hala geçmiş değil ve her endişeye makul yaklaşarak çözümler üretmek gerekiyor. Fakat güvenlik endişelerine sahip olan her birimizin meseleye farklı bir açıdan bakması gerekiyor olabilir. Ateşi bulan ilk insanlar da muhtemelen onun ne kadar tehlikeli ve tahrip edici olduğunu düşünmüşler hatta ateşle olan ilişkileri gelişene kadar büyük zararlar görüp bedeller ödemişlerdir. Ancak aynı ateş endüstri devriminin baş aktörü olmuş ve günümüz medeniyetini inşa etmiştir. Farkında olmamız gereken şey şu; güç dediğimiz şey özünde kontrol altına alınabilen tehlikedir. Bugün gündelik hayatımızı sürdürebilmemizi sağlayan ateş ve elektrik de, medeniyetimizi geliştirmemizi sağlayan atom altı çalışmaları veya roket teknolojisi de aslında son derece tehlikelidir. Sadece tehlikeli olduğu için nükleer enerjiye karşı çıkıyor olsaydım bu görüşümü kesinlikle gözden geçirirdim. Diğer argümanları ise uzmanları cevaplayacaktır ve sizin kararınızı şekillendirecektir.

Sahi; siz nükleer enerjiye karşı mısınız?