600 milletvekili, onlara ait 1800 danışman, 81 vali, 970 kaymakam, elli binden fazla muhtar, yüzlerce bürokrat, binlerce subay, emniyet müdürü, hakim, savcı, kurum yöneticisi, il – ilçe – belediye meclisleri üyeleri, milyonlarca memur…

Milyonlarca makine, araç, bilgisayar, yazılım, sarf malzemesi… Türkiye büyük bir devlet olduğundan, yönetilmesi için kapsamlı ve organize insan gücüne ihtiyaç var. Aksi halde sistem sağlıklı işlemez, sınırlarımız yol geçen hanına döner, okullar öğretmensiz, hastaneler doktorsuz kalır, davalar yıllarca sürer, henüz inşa edilmiş binalar depremde başımıza yıkılır, çocuklarımız iyi eğitim alarak dünya sıralamasında yer edinemez, üniversitelerimiz ileri bilimsel çalışmalar üretemez, çiftçimiz modern ve sağlıklı tarım yapamaz, mafya, dolandırıcılık, kara para aklama üçgeninde kalırız, ekonomimiz deneme tahtasına döner, daha neler olur neler... Maazallah!

İki bin yılı aşkın devlet geleneğine, bunca insan kaynağına ve teknolojik desteklere rağmen bürokratik sistemin içerisinde yaşanan sorunlar, son derece derin ve endişe verici bir problem alanının varlığına işaret ediyor. Milletvekilleri, bürokratlar, danışmanlar, mülki amirler ve kamu görevlileri arasında yaygınlaşan sistematik yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, liyakatsizlik ve ahlaksızlık, ülkemizin topyekûn bir idari ahlaksızlık içerisine sürüklendiğine işaret ediyor.

Bürokrasinin rüşvet ekonomisi ve sistematik labirent

Bu konuda çokça şey yazıldı ve yazılmaya devam ediliyor ancak farklı bir şey söylemek istiyorum. Biz rüşveti ahlaksız birkaç kişinin istisnai davranışı olarak görmeye meyilliyiz ancak maalesef öyle değil. Türkiye'deki yolsuzluklar münferit veya istisnai değil, aksine tüm bürokratik sistemin bilinçli şekilde rüşvet alabilmek üzerine inşa edildiğini gösteriyor. Nasıl mı?

Sistem şu şekilde işler… İlk adımda ilgili idare denetim vazifesini kasten yapmayarak olası hatalara göz yumar veya denetimde tespit ettiği hatalarla ilgili düzenleyici uyarılarda bulunmaz. Söz konusu hata geri dönülemez bir noktaya geldiğinde, o hatayı bahane ederek bürokratik işlemleri durdurur ve sorunun bürokrasi içerisinde yani mevzuata uygun şekilde çözülemeyeceğini söyleyerek çözümsüz bırakır. Örneklendirelim… Bir müteahhit olduğunuzu, 5 katlı ve 20 daireli bir bina inşa ettiğinizi düşünün. Mühendisinin yanlış tarifi, ustanın hatası veya bizzat sizin talimatınızla kasıtlı olarak, kalıplardan biri olması gerekenden bir metre yana çakılmış olsun. İdare gerekli denetimleri yapmamış yahut durumu fark etmiş ancak ses çıkarmamış, siz de bilerek veya bilmeyerek binayı olması gerekenden bir metre geniş inşa etmiş olun. Bina bittikten sonra idareye giderek bitiş belgelerini talep ettiğinizde idare ölçüm yapsın, “zemin katta projeye uygunsuzluk var ve düzeltilmesi gerekiyor” desin ve bunun düzeltilmesi için bütün binanın yıkılması gereksin. Ne yapardınız? Bir kısmını temelden sattığınız, tapularını devrettiğiniz hatta içinde insanların yaşamaya başladığı binayı yıkmayı mı düşünürdünüz yoksa “bunu görmezden gelin ya da resmileştirmenin bir yolunu gösterin” diyerek ilgili idare yöneticilerinden yardım mı dilenirdiniz? Hatalısınız lakin bedel çok ağır. Haksızsınız ancak aynı zaman da haklısınız da. İşte bu paradoksun ortasında bir kamu görevlisi ortaya çıkar, sanki batağa gitmenize çanak tutmamışçasına, ilahi kurtarıcı misali imdadınıza yetişir ve sizi bu dertten kurtarır. Lakin makul bir bedelle!

Ben inşaattan örnek verdim, siz örnekleri çoğaltın. Adalet, ihale, imar, örtülü ödenek… Kamu görevlileri arasında işlemleri hızlandırmak, kararları etkilemek veya kişisel kazanç sağlamak amacıyla rüşvet alındığına dair sayısız örnek var ve bu artık ülkemizin kabullenilmiş çaresizliği. Yani, sizi doğru yöne yönlendirdiğini, denetlediğini ve desteklediğini sandığınız bürokrasi, bir örümcek misali ağını örüp sessizce ağa takılmanızı bekliyor.

Anlattıklarımı abartılı buluyorsanız, çevrenizdeki bir müteahhide, mimara veya inşaat mühendisine “bu olabilir mi” diye sormanızı öneririm. Şehir, konum, parti fark etmez.

Bürokratik sistemde oluşan rant alanları, sadece belli bir grubun veya kişinin çıkarlarına hizmet ederken, adaletsiz bir yapı doğmasına neden oluyor. Kamuda kadrolaşma, adam kayırma, bizden olana göz yumup bizden olmayana zorluk çıkarma, biri tutuklanırken diğerinin sorguya dahi alınmaması, bir bakan döneminde göz yumulan şeylere bir sonrakinin döneminde el atılması gibi kavramlar, rüşvet çarkının kurgusunda yer alan yapısal sorunların başlıkları. Konuyu algılamaya başladığınızda, “neden uzman değil tanıdık, neden sağlıksız bütçe kontrol yöntemleri, neden çalışmayan denetim mekanizmaları” gibi soruların cevaplarını da bulmaya başlıyorsunuz. Bu cevapların ışığında ise eğitimin, adaletin, güvenliğin, siyasetin ve tüm ilgili sistemlerin neden olması gerektiği şekilde çalışmadığını kavrıyorsunuz.

Maalesef ülkemizdeki rüşvet ve ahlaksızlık istisnai değil, aksine sistematiktir. Yani, bürokrasi bizi kasten ve sistematik olarak koridorlarında süründürüp yan yollar aramak zorunda bırakarak, rüşvetçilerin kucağına itmek üzerine ve bilinçli olarak tasarlanmıştır. Üzgünüm ama böyle.